19 Şubat 2018 Pazartesi

Akademik Çalışmalar ve Sosyal Sorumluluk Projeleri

 İçinde Yer Aldığım Akademik Çalışmalar ve Bilimsel Yayınlar

1-) The effect of cognitive performance on self-management behavior of multiple sclerosis patients
 Efendi H, Ünal A, Akçalı A, Altunan B, Bingöl A, Altunrende B, Köseoğlu M, Deringöl D, Uzunköprü C, Eğilmez C, Balcı FB, Akman G, Tarhan KG, Gündoğdu AA, Ertürk S, Beckmann Y. The effect of cognitive performance on self-management behavior of multiple sclerosis patients. Mult Scler Relat Disord. 2022 Jul;63:103880. doi: 10.1016/j.msard.2022.103880. Epub 2022 May 19. PMID: 35613508.
2-)The impact of parental attitudes toward children with primary headaches. 
Ertem DH, Bingol A, Ugurcan B, Mercan Ö, Simsek I, Sağlam H, Ozge A, Uluduz D. The impact of parental attitudes toward children with primary headaches. Clin Child Psychol Psychiatry. 2019 Oct;24(4):767-775. doi: 10.1177/1359104519838571. Epub 2019 Mar 21. PMID: 30895815.
3-Factors influencing sexual functions in Turkish female patients with migraine. 
Ertem DH, Ayan Saatçioğlu Ş, Bingol A, Mercan Ö, Erdogan G, Kokar S, Saglam H, Uluduz D. Factors influencing sexual functions in Turkish female patients with migraine. Agri. 2020 Nov;32(4):193-201. English. doi: 10.14744/agri.2020.47640. PMID: 33398864.
4-) Coping with stress during the first wave of the COVID-19 pandemic by Turkish people with Multiple Sclerosis: The relationship between perceived stress and quality of life.
Altunan B, Unal A, Bingöl A, Dilek F, Girgin D. Coping with stress during the first wave of the COVID-19 pandemic by Turkish people with Multiple Sclerosis: The relationship between perceived stress and quality of life. Mult Scler Relat Disord. 2021 Aug;53:103039. doi: 10.1016/j.msard.2021.103039. Epub 2021 May 24. PMID: 34087686; PMCID: PMC8451203.
5-) Nöro-Behçet hastalığında kognitif fonksiyon bozukluğunun sıklığı ve örüntüsü: retrospektif bir çalışma 
Tutuncu, M. , Uygunoglu, U. , Bingöl, A. , Saip, S. , Siva, A. "Nöro-Behçet hastalığında kognitif fonksiyon bozukluğunun sıklığı ve örüntüsü: retrospektif bir çalışma" . Cukurova Medical Journal 46 (2021 ): 621-626
6-) Sexual dysfunction and associated risk factors in multiple sclerosis
Köseoğlu, M. , Gözübatık Çelik, R. G. , Tutuncu, M. , Bingöl, A. , Erbas, B. , Deringöl, D. & Ataklı, D. (2020). Sexual dysfunction and associated risk factors in multiple sclerosis . Journal of Surgery and Medicine , 4 (9) , 779-783 . DOI: 10.28982/josam.800830
7-)Evaluation of cognitive functions in gestational diabetes mellitus.Keskin FEOzyazar MPala ASElmali ADYilmaz BUygunoglu UBozluolcay MTuten ABingöl AHatipoglu E.( Exp Clin Endocrinol Diabetes. 2015 Apr;123(4):246-51. doi: 10.1055/s-0034-1395634. Epub 2015 Apr 13.)
8-) Evaluation of the effects of group psychotherapy on cognitive function in patients with multiple sclerosis with cognitive dysfunction and depression.
Bilgi E1Özdemir HH2Bingol A3Bulut S4.( Arq Neuropsiquiatr. 2015 Feb;73(2):90-5. doi: 10.1590/0004-282X20140144.)
9-) Association between smoking and cognitive impairment in multiple sclerosis.
Ozcan ME1Ince B2Bingöl A3Ertürk S3Altınöz MA4Karadeli HH1Koçer A5Asil T1.( Neuropsychiatr Dis Treat. 2014 Sep 10;10:1715-9. doi: 10.2147/NDT.S68389. eCollection 2014.)
10-) Sexual dysfunction ın multiple sclerosis: gender differences.Aras .M Celik DB1Poyraz EÇBingöl AIdiman EOzakbaş SKaya D.( J Neurol Sci. 2013 Jan 15;324(1-2):17-20. doi: 10.1016/j.jns.2012.08.019. Epub 2012 Oct 15.)
11-) Migren tipi bašağrısı olan olgularda kišilik özellikleri. Tombul, Kamile; Balcıoğlu, İbrahim; Ertem, Devrimsel Harika; Bingöl, Ayhan; Göksan, Baki; Uludüz, Derya Uğurlu (Yeni Symposium . 2015, Vol. 53 Issue 2, p30-36. 7p.)
12-) The effects of computer based rehabilitation on the cognitive functions of epilepsy patients
Icellioglu S, Bingol A, Kurt E, Yeni SN(Dusunen Adam The Journal of Psychiatry and Neurological Sciences 2017;30:354-363.)
13-) Yineleyici Multipl Skleroz’da Kognitif Bozukluk
B.Topçular M.Emin Özcan Elif Kurt   Demet Yandım Kuşçu  Nilüfer Kale İçten
Pakize Nevin Sütlaş Dursun Kırbaş Ayhan Bingöl( Arc hi ves of Neu ropsy chi atry 2012; 49: 178-18)
14-) B. Topcular, A. Bingol, P. Kaya, S. Yildiz, D. Uluduz, A. Siva, S. Saip, European Neurological Society Meeting konferansı dahilinde "Journal of Neurology" bildiri kitapçığındaki "Cognitive dysfunction in Neuro-Behçet's disease", Volume 257, Supplement 1:S1–S24 pp., Lizbon, Portekiz, Mayıs 2011
15-) B. Topcular, A. Bingol, S. Yildiz, I. Guclu, D. Yandim Kuscu, A. Soysal, N. Sutlas, M. Tutuncu, O. Demirci, E. Kurt, P. Kaya, S. Saip, A. Altintas, A. Siva, Congress of the European Committee for Treatment and Research in Multiple Sclerosis konferansı dahilinde "Multiple Sclerosis Journal" bildiri kitapçığındaki "What to do in multiple sclerosis patients with cognitive involvement? Computer-assisted cognitive rehabilitation: is it a treatment option?", 16: S7–S39 pp., Göteborg, İsveç, Ekim 2010
16-) B. Topcular, A. Bingol, S. Yildiz, M. Tutuncu, O. Demirci, S. Saip, A. Siva, Joint triennial congress of the European and Americas Committees for Treatment and Research in Multiple Sclerosis konferansı dahilinde "Multiple Sclerosis Journal" bildiri kitapçığındaki "Long-term effects of cognitive rehabilitation in multiple sclerosis: six months follow-up", Volum 17 pp., Amsterdam, Hollanda, Ekim 2011
17-) A. Bingöl, S. Yidiz, M. Tütüncü, N.O Demirci, N. Ahi, B. Topçular, S. Saip, A. Siva, European Neurological Society konferansı dahilinde "Journal of Neurology" bildiri kitapçığındaki "Cognitive dysfunction in multiple sclerosis in a Turkish cohort", Volume 257, Supplement 1 pp., Berlin, Almanya, Haziran 2010
18-) A. Bingol, B. Topcular, S. Yildiz, P. Kaya, M. Tutuncu, O. Demirci, D. Uluduz, S. Saip, A. Siva, European Neurological Society Meeting konferansı dahilinde "Journal of Neurology" bildiri kitapçığındaki "Is cognitive dysfunction in multiple sclerosis and Neuro-Behçet's disease similar?", Volume 257 (Suppl 1):S1–S246 pp., Lizbon, Portekiz, Mayıs 2011
19-) A. Bingol, B. Topcular, S. Yildiz, M. Tutuncu, O. Demirci, S. Saip, A. Siva, Joint triennial congress of the European and Americas Committees for Treatment and Research in Multiple Sclerosis konferansı dahilinde "Multiple Sclerosis Journal" bildiri kitapçığındaki "Validation of the Multiple Sclerosis Neuropsychological Screening Questionnaire in Turkish", Volum 17 pp., Amsterdam, Hollanda, Ekim 2011
20-) A. BİNGÖL, Ş. YILDIZ, M. TÜTÜNCÜ, O. DEMİRCİ, N. AHİ, B. TOPÇULAR, S. SAİP, A. SİVA, Ulusal Nöroloji Kongresi konferansı dahilinde "Türk Nöroloji Dergisi" bildiri kitapçığındaki "Multipl Skleroz Hastalarında Kognitif Bozukluk", Cilt 16: Ek 1: sayfa 27 pp., Antalya, İstanbul, Aralık 2010
21-) B. Topcular, A. Bingöl, Ş. Yıldız, İ. Güçlü,D. Yandım-Kuşçu, A. Soysal, N.P. Sütlaş, M. Tütüncü, O. Demirci, E. Kurt, P. Kaya, S. Saip,A. Altıntaş, A. Siva, Ulusal Nöroloji Kongresi konferansı dahilinde "TURK NÖROLOJİ DERGİSİ" bildiri kitapçığındaki "KOGNİTİF TUTULUM OLAN MULTİPL SKLEROZ HASTALARINDA NE YAPMALI? BİLGİSAYAR DESTEKLİ KOGNİTİF REHABİLİTASYON BİR TEDAVİ SEÇENEĞİ OLABİLİR 
22-) S.Yıldız, U.Uygunoglu, A.Bingol, E.Goksel, I.Aydın Canturk, N.Işık, N.Sutlaş, D.Yandım Kuşcu, B.Koçer, A.Kurne, B.Topçular, G.Akman-Demir, O.Anlar, H.Efendi, A.Altıntaş, S.Saip, R.Karabudak, A.Siva. Adherence to disease-modifying treatments in Turkish cohort. 28th Congress of the European Committee for treatment and research in multiple sclerosis (ECTRIMS), 10-13 October 2012, Lyon-Paris

İÇİNDE YER ALDIĞIM SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ VE PSİKOEĞİTİMSEL ÇALIŞMALAR 

Dernek üyeliklerim

1- Küresel Ağrı ve Migren Derneği Kurucu Üye
2- Beyinder Beyin Sağlığı Hasta Derneği Yönetim Kurulu Üyesi (Kurucu Üye)


Sosyal Sorumluluk Projeleri ve Psiko- eğitimsel çalışmalar

İ.Ü. Çapa Tıp Fakültesi MS hasta okulu..(konuşmacı)
Türkiye MS Derneği yıllık hasta bilinçlendirme toplantıları(konuşmacı)
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi MS hasta okulu (konuşmacı)
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi MS hastalarına yönelik psiko eğitsel çalışma grubu(eğitmen)
Elazığ MS Derneği MS hastalarına yönelik grup çalışmaları(eğitmen)
Uludağ Üniversitesi tıp Fakültesi MS hasta okulu(konuşmacı)
Ankara MS Derneği hasta bilinçlendirme psiko eğitsel çalışma grubu (eğitmen)
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Nöroloji polikliniği  Parkinson Hasta ve yakınları psiko eğitsel çalışma grubu(eğitmen)
Türkiye MS Derneği MS hastalarına yönelik meslek edindirme kursları(kordinatör)
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi MS hastalarına yönelik Hasta okulu(konuşmacı)
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi MS hastalarını yönelik Hasta okulu (konuşmacı)
İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim dalı Bellek okulu projesi(proje yönetimi)
BEYİNDER Beyin damar hastalıkları hasta derneği yönetim kurulu üyeliği(Başkan yardımcılığı)
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi MS bilinçlendirme toplantısı(konuşmacı)
GaziAntep MS derneği MS bilinçlendirme toplantıları(eğitmen-konuşmacı)
Web tabanlı GençMS projesi (proje yürütücü)
Web tabanlı Parkinson okulu projesi(proje yürütücü)
Baba çocuk Atölyeleri Kurucusu (parçalanmış ailelerde Baba- Çocuk danışmanlığı)
Türkiye Diyabet Hemşireleri Derneği İşbirliğinde Diyabetli Hastalara  Yaklaşım projesi (DETAY)

Eğitim Ve Dersler

Sağlıkta etik meseleler(Yeditepe Üni.MBA programı)
Sağlık iletişimi(Yeditepe Üni.MBA programı)
Sağlıkta kötü haber verme teknikleri
Kronik Hastalık ve Davranış Değişimi
Kognitif rehabilitasyon (süper vizyon)
Psikolojik Danışma Becerileri (süper Vizyon)
Proje Yönetimi
Beyin Ve Davranış
Beyin ve liderlik
Lider iletişimi

AR -Ge Projeleri Kognitif batarya,nöropsikolojik test, Kognitif rehabilitasyon yazılımları içerik editörlüğü


4 Şubat 2018 Pazar

KRONİK STRES VE BAŞAĞRISI İLİŞKİLİMİDİR?

BAŞAĞRISI VE STRES
Kronik baş ağrısı olan insanlar bazen aşırı stres altında olduklarını ileri süren arkadaş veya doktorlara öfkeyle tepki verirler - çünkü çoğu kez baş ağrılarının tıbbi bir mesele olmaktan ziyade psikolojik olduğu anlamına gelir. Aslında, kronik baş ağrısı tek başına stresin neden olduğu olası değildir, ancak stres, baş ağrılarının kötüleşmesine önemli ölçüde katkıda bulunur. Modern yaşamın tüm diğer zorluklarına ek olarak, şiddetli ya da kronik baş ağrısı olan insanlar acı çekme stresiyle uğraşmak zorundadırlar. Kronik baş ağrısı ile ilişkili stresin azaltılmasına yardımcı olan yaklaşımlar, baş ağrısının kontrol altına alınmasına da yardımcı olabilir.

Kronik baş ağrısı, kronik stres
Episodik migrenle, bireyler sıklıkla farklı stresörlerin baş ağrısı düzenini nasıl etkilediğini tespit edebilir. Belli bir kişi, baş ağrılarının yoğun bir iş haftasında, bir aile bireyiyle bir tartışma ya da önemli bir sosyal olayı takip etme eğiliminde olduğunu fark edebilir. Havadaki değişiklikler, özlem yemekler veya fazla alkol gibi bir saldırıyı tetikleyebilecek fiziksel stresler de vardır. Hem baş ağrıları hem de stresler seyrek olduğu için bağlantıyı görmek nispeten kolaydır.

Günlük ya da günlük baş ağrısı yakınları olan kişiler için, stresin neredeyse sabit kalabileceğinden stresin farkında olmak genellikle daha zordur. Kronik baş ağrısının en büyük stresinde kronik baş ağrısı yaşanıyor. Ağrı kendisi, fiziksel ve zihinsel olarak büyük bir stres kaynağıdır. Acı, günlük hayatın normal streslerini daha da kötüleştirebilir. Bir işte kalmak, aileleri yetiştirmek, ilişkiler ile uğraşmak ve karmaşık bir dünyada dolaşmak yoğunlaşmanın eşiğinde olan şu andaki baş ağrısı ile çok sorunlu hale geliyor. Stres baş ağrısının ürünüdür, ancak stres daha sonra baş ağrısının şiddetine, acı bir kısır döngüde artış stresine katkıda bulunur - artan ağrı.

"Stres" ile Neyi Kastediyoruz?
Stres, hafif kaygıdan öfkeli endişeye, ciddi depresyona kadar değişen olumsuz hava ve duyguların hepsini yakalamak için kullanılan bir terim haline geldi. Genellikle mevcut olan ima stresin "psikolojik" ve dolayısıyla hayali olduğudur. Ancak stres yanıtı, tıpkı baş ağrısının olduğu gibi fiziksel ve biyokimyasal olayların bir grubudur.

Herkes ne ani, kalp çarpıtıcı bir korku hissede biliyor. Vücudunuz, şeritinize sapmış bir arabanın sunduğu tehdide hemen müdahale ederek veya sadece beklenmedik yüksek sesle tepki verir. Bu acil reaksiyonlar, belirlenmesi kolay bir stres biçimidir. Daha uzun veya kronik bir örnek, bir aile bireyinin ciddi hastalığı olacaktır. Stres en iyi tehdit veya gelecekteki zarar beklentisidir. Bazı stresler derhal ve açıktır (bir araba kaza riski); diğerleri ince veya kalıcıdır (aile üyesini kaybetme korkusu).

Stres yanıtı fiziksel ve "gerçek" iken, tehdit algılaması öznel ve bireyseltir. Bir kişiyi tehdit eden bir olay herkese olmayabilir. Şiddetli baş ağrılarına eğilimli birisi için, havada bir değişiklik ya da kafada ani bir sansasyon bir tehdit olabilir - başka bir kötü baş ağrısı tehdidi. Bazı insanlar, bedensel hisleri yaklaşan bir saldırının belirtileri olarak yanlış yorumluyor. Her iki durumda da, panik halinde, vurgulanan bir yanıt, bir saldırı olasılığını arttırabilir.

Bazı insanlar "iyi stres" ve "kötü stres" arasında ayrım yapıyor. İyi stres, yönetilebilir bir sorundur - belki iş yerinde zorlu bir son tarih veya büyük bir organizasyon görevi. Baş ağrısı olan insanlar yoğun bir dönemde yemek yemediklerinde veya uyurlarsa daha savunmasız hale gelebilirler, aksi takdirde bu "iyi stres" in olumsuz bir etkisi yoktur. Aksine, kötü stres, şeylerin kontrol dışı kaldığı ve yönetemediğiniz duygusunu içerir. Baş etme becerilerini küçümseyenlerin sıkıntıya kapılması daha olasıdır. Doğası gereği, yüksek frekanslı bir baş ağrısı durumu, birilerini sanki kontrol dışı kalmış gibi hissettirir. Sık sık baş ağrısı yaşayan insanlar için acı tehdidi, günlük zorlukları ve sorumlulukları ("iyi stres" olarak adlandırılır) neredeyse ezici hale getirebilir.

Stres Yanıtının Kontrol Edilmesi
Yüksek frekanslı baş ağrısı şahsının stres altında olduğu göz önüne alındığında, kaygı, panik veya çaresizlik duygularını azaltmak için stres tepkisini yönetmek için yararlı yaklaşımlar vardır. Stres tepkisine dört temel unsur vardır: bilişsel (durumunuzla ilgili düşünceler ve değerlendirmeler), duygusal (ilişkili duygular), fiziksel ("acil" bedensel tepkiler) ve davranışsal (düşüncelerinize ve duygularınıza yanıt olarak alınan eylemler). Bu özellikler birbiriyle ilişkili.

Bilişsel / Duygusal - Bilişsel terapi, panik içinde veya çaresiz duyguların yanı sıra baş ağrısı yatkınlığına katkıda bulunan düşünce kalıplarını tanımasına ve değiştirmesine yardımcı olur. Teknikler, hastalara geniş bir yelpazede baş ağrısı-her durumda kullanılabilen problem çözme becerileri kazandırmayı hedeflemektedir. Örneğin, bazı insanlar, baş ağrısı tetiklemesine maruz kaldıklarında veya ani bir ağrı hissettiklerinde en kötü durumu bekleyerek yanıt verirler. Kognitif terapi yaklaşımlarını kullanan insanlar, daha akılcı düşüncelerin yerini alıp, algılanan tehlike işaretlerini doğru bir şekilde yorumlayarak, korkularını "zorla" uygulamayı öğrenirler ("Neden ben? Başka bir migren geçirdiğime inanamıyorum, bir faydası yok").

Davranışsal - Stresli hissedilen insanlar endişelerini alkol, reçeteli sakinleştiriciler ve ağrı kesici ilaçlar veya istismar uyuşturucuları ile yönetmeye teşebbüs edebilir. Bu maddelerin stresin hafifletilmesinde yalnızca kısa vadeli bir etkisi vardır ve sonuçta kaygı veya depresyona katkıda bulunabilir. Herhangi bir uyuşturucu veya alkol kullanımını tedavi etmek, uzun vadeli stres yönetimi için önemlidir. Kronik baş ağrısı hastaları, bir saldırı uyarısı ya da korkuyla uyandığında baş ağrısı ilaçlarını aşırı kullanabilir. Ağrı kesici ilaçların günlük ya da günlük kullanımına bağlı olarak her doz azaltılırken geri dönen bir ilacın baş döndürücü baş ağrısı ortaya çıkabilir. Sonunda, sıkıntıya düşen insanlar, egzersiz yapma, düzenli uyku alma ve düzenli yemek yeme gibi iyi öz bakım uygulamalarını ihmal eder. Aerobik egzersiz, mevcut en iyi stres gidericilerinden biridir ve aynı zamanda baş ağrısına da yardımcı olabilir.

Fiziksel - Biyogeri geri besleme, insanları vücudun fiziksel gerilimini tanıması ve azaltması için eğitir. Benzer şekilde, ilerleyici kas gevşetmesi, derin nefes alma ve diğer gevşeme terapisi biçimleri, fiziksel gerginliği gidermek ve beden ve zihni daha rahat bir duruma getirmek için teknikler sunar. Reçeteli ilaçlar aynı zamanda kronik ağrı ve kronik stresle ilişkili kaygı ve depresyonun hafifletilmesinde etkili olabilir.

Yaşamın normal stresini ve baş ağrısı durumunun stresini başarıyla yöneten çok çeşitli baş ağrısı türleri olan birçok baş ağrısı hastası vardır. Stres, sıkıntıya düşen, kaderci olma veya kontrol yetersizliği konusunda çaresizlik hisseden, yüksek frekanslı baş ağrılarına sahip kişiler için en problemlidir. Böyle yüksek stresli bir durumda olan birisi için sihirli bir tedavi yoktur, ancak ilaç, davranışsal ve diğer ilaç dışı yaklaşımları içeren adım adım bir yaklaşım genellikle zamanla iyi sonuçlar verir.

UYKU BOZUKLUKLARI İLE BAŞAĞRISI İLİŞKİSİ

UYKUSUZLUK BAŞAĞRISI İÇİN ÖNEMLİ BİR RİSK FAKTÖRÜDÜR
Baş ağrısı ve uyku bozuklukları arasındaki ilişki yüzyıllarca önce iyi bilinir ve son çeyrek yüzyıl bu literatürde belirgin bir büyüme sağlamıştır. Tarihsel olarak, literatür öncelikle anekdot gözlemleri, küçük tanımlayıcı raporlar ve tek grup tedavi sonuçları çalışmalarından oluşmaktadır. Literatür artan sayıda ampirik ve prospektif çalışmalarla olgunlaşmaktadır. İlginçtir, derginin baş ağrısı, küme ve migren baş ağrısı,  pediatrik baş ağrısı, ve psikiyatrik komorbiditeyle ilgili akıllı gözlemleri içermektedir. Dexter ve Riley 4 , gece baş ağrısı ile spesifik uyku aşamaları ve süreçleri arasında ilişki kuran en erken EEG çalışmalarından birini yayınladı. Daha sonraki deneysel çalışmalar küme ve migren başağrısı ve hipnik baş ağrısı gibi kronobiyolojik kalıplar için güçlü kanıt sağlamıştır. Zaman serisi analizleri ve kontrollü çalışmalar uyku ile ilgili baş ağrısı tetikleyicilerinin erken gözlemlerini desteklemiştirUyku bozukluğunun düzenlenmesi (örneğin, uykusuzluk, aşırı uyku hali, rahatsız veya kesilen uyku), migren ve gerginlik tipi baş ağrısı bulunan hastalar arasında daha sık bildirilen akut baş ağrısı tetikleyicilerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Aksi belirtilmemiş olan kronik günlük baş ağrısı veya "uyanış baş ağrısı" olarak adlandırılan baş ağrısı ile sıkça uyanma biçimi, bu literatürde sıkça kullanılan ve genellikle uyku bozukluğuyla ilişkili olan baş ağrısı tanımlayıcıdır. Obstrüktif uyku apnesi, çelişkili raporlar sunulmasına rağmen baş ağrısı 14-18 ile en sık ilişkili olan uyku bozukluğudur. .

Baş ağrısı, erişkinlerde, ergende  ve çocuklarda geniş bir yelpazede uyku bozukluklarıyla ilişkilendirilmiştir. Migren ve gerginlik tipi baş ağrısı olan hastalardaki uykusuzluk, baş ağrısı kliniğine başvuran hastaların yarısından üçte ikisine kadar çıkan en sık görülen uyku şikayetleridir. Bugüne kadar yayınlanmış en büyük klinik çalışmalardan biri, baş ağrısı tedavisi için başvuran 1.283 migrenliden uyku şikayetlerini bildirdi.Gündüz baş ağrısı migrenlilerin% 71'i tarafından bildirildi. Uykusuzluk sistematik olarak değerlendirilmemesine rağmen, hastaların çoğunluğu uyku başlatma (% 53) ve uykuyu sürdürme (% 61) güçlüğü bildirmiştir. Migren hastalarının% 38'inde uykusuzluğa işaret eden kronik olarak kısaltılmış uyku düzenleri (gece başına <6 saat uyku) ve daha kısa uyku migren sıklığı ve şiddeti ile ilişkiliydi.

Yaygın bir klinik senaryo, epizodik baş ağrısının aylar ya da yıllar boyunca kronik başağrısı haline dönüşmesi anlamına gelir. Migren, kronik günlük baş ağrısı ve belki de diğer kronik baş ağrısı formlarının ilerleyici bozukluklar olduğu öne sürülmüştürHorlama, uykusuzluk, gündüz uykusu, sirkadyen ritim bozuklukları ve parasomniler gibi uyku ile ilişkili değişkenler, kronik baş ağrısı için olası risk faktörleri olarak tanımlanmıştır Böylece, uyku ve diğer değiştirilebilir risk faktörleri, baş ağrısı önleme için klinik hedef haline gelebilir

Psikolojik  bozukluklar hem baş ağrısı hem de uyku bozuklukları ile komorbiddir. psikolojik bozukluklar  migren kökenlilerde genel nüfusa oranla en az üç kat daha sık görülür ve özellikle kronik günlük baş ağrısı olanlarda klinik popülasyonlarda yaygınlık artar.Uyku bozukluğu (artmış veya azaltılmış uyku) bir takım psikiyatrik bozuklukların tanısal bir semptomudur ve duygulanım bozukluğu olan hastaların çoğunda görülür. Çoğu kez uyku şikayeti "uykusuzluk" ama "hipersomnia" şikayeti de oluşur.

Yakın zamanda yapılan çalışmalar psikiyatrik bozuklukları kontrol altına almıştır. Baş ağrısı hastalarında uyku bozukluğu sadece psikiyatrik bir bozukluğun varlığı ile açıklanmaz  ve uykusuzluk, kronik baş ağrısı için bağımsız bir risk faktörüdür.
Uyku ile ilgili baş ağrısının değerlendirilmesi ve tedavisi için öneriler sunan çeşitli kağıtlar yayınlanmıştır. Günümüzde klinik pratikte kanıta dayalı kılavuzlar bulunmamakla birlikte, bu öneriler genel olarak bilimsel literatürden alınmakta ve daha şiddetli ve karmaşık baş ağrısı koşullarında sıklıkla karşılaşılan baş ağrısı-uyku-duygudurum belirtilerinin konstelasyonunu göz önüne almaktadır . Değerli az kontrollü tedavi çalışması yapılmış olsa da, yakın zamanda yapılan randomize kontrollü bir çalışmada 34 , uyku davranışları sayısına orantılı olarak baş ağrısı değişimi ile değişen (doz-yanıt ilişkisi) davranışsal bir uyku müdahalesinin ardından kronik migrende belirgin bir iyileşme gösterdi; kronik baş ağrısı hastalarında uyku düzenlenmesi.

Uyku ve baş ağrısı bozuklukları ile duygudurum / anksiyete bozuklukları arasındaki ilişki ortak nevro anatomik sistemleri ilişkilendirir. Mekanizmanın uzman görüşleri yakın zamanda Baş ağrısında yayınlanmıştır. Ampirik araştırmaların önümüzdeki on yılının, sadece klinik tedaviyi kolaylaştırmakla kalmayıp, muhtemelen kronik baş ağrısı ilerlemesini önlemek veya sınırlandırmak için önlemler alabileceği, uyku ile ilişkili baş ağrısı için prospektif ve kontrollü çalışmalar yapması beklenmektedir.

UYKU ANATOMİSİ..İYİ UYKU NASIL OLMALIDIR

NASIL UYURUZ...UYKU,UYKUSUZLUK
Uyku, günlük rutininizin önemli bir parçasıdır - zamanınızın yaklaşık üçte birini harcarsınız. Kaliteli uyku  ve onu doğru zamanlarda olması - yiyecek ve su kadar hayatta kalmak için şarttır. Uykusuz olarak, beyninizde yeni anılar öğrenmenize ve yaratmanıza izin veren yolları oluşturamaz veya koruyamazsınız ve konsantre olmak ve çabuk yanıt vermek daha zordur.

Uyku, sinir hücrelerinin (nöronların) birbirleri ile nasıl iletişim kurdukları da dahil olmak üzere bir dizi beyin fonksiyonu için önemlidir. Aslında, uyurken beyniniz ve vücudunuz son derece aktif kalır. Son bulgular uykunun, beyninizde uyanıkken biriken toksinleri uzaklaştıran temizlikçi bir rol oynadığını gösteriyor.

Herkesin uykuya ihtiyacı vardır, ancak biyolojik amacı gizemini korumaktadır. Uyku, beyindeki, kalpte ve ciğerlerdeki metabolizma, bağışıklık fonksiyonu, duygudurum ve hastalık direncine kadar neredeyse vücudun her dokusu ve sistemi etkilemektedir. Araştırmalar, kronik uyku eksikliğinin veya kalitesiz bir uyku bozukluğunun yüksek tansiyon, kardiyovasküler hastalık, diyabet, depresyon ve obezite gibi bozukluk riskini artırdığını gösteriyor.

Uyku, bilim insanlarının anlamaya başladıkları yollarla nasıl etkilendiğini etkileyen karmaşık ve dinamik bir süreçtir.

Uyku anatomisi

Beyindeki çeşitli yapılar uyku ile ilgilidir.

Hipotalamus , beynin derinlerinde yerfıstığı boyutunda bir yapıdır ve uyku ve uyarılmayı etkileyen kontrol merkezleri gibi hareket eden sinir hücrelerinin gruplarını içerir. Hipotalamusta doğrudan gözlerden ışık maruziyeti hakkında bilgi alan ve davranışsal ritiminizi kontrol eden binlerce hücrenin suprachiazmatik çekirdeği (SCN) bulunur. SCN'ye zarar veren bazı insanlar, sirkadiyen ritimlerini açık-koyu renk döngüsüyle eşleştiremediği için, gün boyunca düzensizce uyku çekerler. Çoğu kör, ışığı algılama yeteneğini korur ve uyku / uyanıklık döngüsünü değiştirebilir.

Beyin tabanındaki beyin sapı , uyanma ve uyku arasındaki geçişleri kontrol etmek için hipotalamus ile iletişim kurar. (Beyin sapı, pons, medulla ve orta beyin adı verilen yapıları içerir.) Hipotalamusta ve beyin sapındaki uyku arttırıcı hücreler, hipotalamustaki uyarılma merkezlerinin ve beyin sapının aktivitesini azaltmak üzere GABA adlı bir beyin kimyasalına neden olur . Beyin sapı (özellikle pons ve medulla) da REM uykusunda özel bir rol oynamaktadır; vücut duruşu ve ekstremite hareketleri için gerekli olan kasları rahatlatmak için sinyal gönderir, böylece hayalimizde harekete geçmeyiz.

Talamus , duyulardan serebral kortekse (bilginin kısa-uzun süreli hafızayı yorumlayan ve işleyen beynin kaplanması) bilgi aktarımı için bir geçiş görevi görür. Uykunun çoğu aşamasında, talamus sessizleşir ve dış dünyayı ayarlamanıza izin verir. Ancak REM uykusu sırasında, talamus etkindir ve korteks görüntüleri, sesleri ve hayallerimizi dolduran diğer duyumları gönderir.

Beynin iki yarı küresinde bulunan pineal bez , SCN'den sinyal alır ve melatonin hormonunun üretimini arttırır; bu da melatonin , ışıklar düştükten sonra sizi uyumanıza yardımcı olur. Görme özelligini kaybetmis ve dogal uyanıklık döngüsünü doğal ışığı kullanarak koordine edemeyen insanlar, her gün aynı saatte az miktarda melatonin alarak uyku düzenlerini dengeleyebilirler. Bilim insanları, melatoninin zirveleri ve vadilerinin zamanla vücudun sirkadiyen ritmini ışık ve karanlığın dış çevrimiyle eşleştirmesi açısından önem taşıdığına inanıyorlar.

Beynin ön ve altındaki bazal ön beyin de uyku ve uyanıklığı arttırırken orta beyindeki bazı kısım uyarılma sistemi gibi davranır. Bazal önbeyin ve muhtemelen diğer bölgelerdeki hücrelerdeki adenozin (hücresel enerji tüketiminin kimyasal bir yan ürünü) salınması, uyku sürücünüzü destekler. Kafein, adenozinin etkilerini bloke ederek uykudan kaçınır.

Duyguların işlenmesinde rol alan badem biçiminde bir yapı olan amigdala , REM uykusu sırasında giderek daha aktif hale gelir.


Uyku Aşamaları

İki temel uyku türü vardır: hızlı göz hareketi (REM) uyku ve REM dışı uyku (üç farklı aşamaya sahiptir). Her biri belirli beyin dalgalarına ve nöronal aktiviteye bağlıdır. Normal bir gece boyunca REM ve REM uykusunun tüm aşamalarında birkaç kez dönersiniz, sabahlara doğru daha uzun, daha derin REM dönemleri oluşur.

Evre 1 non-REM uykusu, uyanıklıktan uykuya geçiştir. Nispeten hafif bir uykuda olan bu kısa süre (birkaç dakika süren) sırasında kalp atışı, nefes alma ve göz hareketleri yavaşlar ve kaslarınız nadiren hırpalanarak rahatlar. Beyin dalgalarınız gündüz uyanıklık modellerinden yavaşlar.

Aşama 2 REM dışı uyku, daha derin uykudan girmeden önce hafif bir uyku dönemidir. Kalp atışlarınız ve nefesiniz yavaşlar ve kaslar daha da rahatlarlar. Vücudunuzun sıcaklığı düşer ve göz hareketleri durur. Beyin dalgası aktivitesi yavaşlar, ancak kısa süreli elektrik aktiviteleri ile işaretlenir. İkinci uykudaki tekrarlanan uyku döngülerinizi diğer uyku aşamalarından daha fazla harcarsınız.

Evre 3 non-REM uykusu, sabahları tazelenmiş hissetmeniz gereken derin uykunun dönemidir. Gecenin ilk yarısı boyunca daha uzun sürelerde meydana gelir. Kalp atışlarınız ve nefesleriniz uyku esnasında en düşük seviyelerine kadar yavaşlar. Kaslarınız gevşemiş ve sizi uyandırmak zor olabilir. Beyin dalgaları daha yavaş olur.

REM uykusu önce uykuya dalmadan yaklaşık 90 dakika sonra ortaya çıkar. Gözleriniz kapalı göz kapaklarının ardında hızla yan yana hareket eder. Karışık frekans beyin dalgası aktivitesi, uyanıklıkta görülen sineye yakınlaşır. Solunumunuz daha hızlı ve düzensizleşir ve kalp atış hızı ve kan basıncınız uyanma seviyelerine yaklaşır. Bazılarınız REM dışı uykudayken de rüya görürsünüzün çoğu REM uykusu sırasında oluşur. Kollarınızın ve bacak kaslarınız geçici olarak felç haline gelir ve bu da rüyalarınızı oynamanızı engeller. Yaşlandıkça, REM uykusunda zamanınızdan daha az uyursunuz. Bellek birleştirmesi büyük olasılıkla hem REM dışı hem de REM uykusunu gerektirir.


Uyku mekanizmaları

İki dahili biyolojik mekanizma -dekoratif ritim ve homeostaz-uyanıkken ve uyuduğunuz zamanları düzenlemek için birlikte çalışır.

Sirkadik ritimler , uyanıklıktaki günlük dalgalanmalara, vücut sıcaklığına, metabolizmaya ve hormonların salınmasına kadar geniş bir yelpazede işlevler yönlendirir. Uyku zamanlamalarını kontrol ederler ve geceleri uykulu olmanızı sağlarlar ve sabahları alarm olmadan uyanmak eğilimindedirler. Vücudunuzun, yaklaşık 24 saatlik bir güne dayanan biyolojik saati, çoğu sirkadiyen ritimleri kontrol eder. Çevresel ritimler, günün gerçek zamanıyla ilgili çevresel ipuçlarıyla (ışık, sıcaklık) senkronize olur, ancak ipuçlarının olmaması durumunda bile devam eder.

Uyku-uyanıklık homeostazı uyku ihtiyacınızı takip eder. Homeostatic uyku sürücüsü, vücudun belli bir süre sonra uyutulduğunu hatırlatır ve uyku yoğunluğunu düzenler. Bu uyku sürücüsü uyanık olduğunuz her saatte daha da güçlenir ve bir süre uyku yoksunluğundan sonra daha uzun ve daha derin bir şekilde uyumanıza neden olur.

Uyku-uyanış gereksinimlerinizi etkileyen faktörler tıbbi durumları, ilaçları, stres, uyku ortamı ve ne yediğinizi ve içtiğinizi içerir. Belki de en büyük etki ışık maruziyeti. Gözlerindeki retinadaki özel hücreler ışığı işler ve beyne gece gündüz olup olmadığını söyler ve uyku-uyanıklığımızı ilerletebilir veya erteleyebilir. Işığa maruz kalmak, uyurken uykuya dalmayı ve derim uykuya dönmeyi zorlaştırabilir.

Gece vardiyalı işçiler genellikle uyurken uyurken yatarken sorunlar yaşarlar ve işyerinde uyanık kalmakta zorluk çekerler, çünkü doğal sünnet ritmi ve uyku-uyanıklık döngüsü bozulmuştur. Jet lag durumunda, sirkadyen ritimler, insanlar saatin farklı saat dilimine uçtuğu günün saatiyle senkronize olmaz ve böylece iç saatleri ile gerçek saat arasında uyumsuzluk oluşur.


Ne kadar uykuya ihtiyacın var?

Uyku gereksiniminiz ve uyku düzeniniz yaş ilerledikçe değişir, ancak bu aynı yaştaki bireylerde önemli değişiklik gösterir. Aynı yaştaki herkes için çalışan bir "büyüleyici saat sayısı" yoktur. Bebekler başlangıçta günde 16 ila 18 saat uyuyor ve bu büyüme ve gelişmeyi (özellikle beyin) artırabilir. Okul çağındaki çocukların ve gençlerin gece başına ortalama 9.5 saat uykuya ihtiyacı vardır. Çoğu yetişkinin bir gece 7-9 saat uykuya ihtiyacı vardır, ancak 60 yaşından sonra, gece uykusu daha kısa, daha hafif ve birden fazla uyanışla kesilme eğilimindedir. Yaşlı insanlar da uykuyu etkileyen ilaçları almaya daha yatkındır.

Genel olarak, insanlar daha uzun çalışma saatleri ve 24 saat eğlence ve diğer etkinliklerin bulunması nedeniyle ihtiyaç duyduklarından daha az uyku çekiyor.

Birçok kişi hafta sonu boyunca kaçırılan uykuyla "yakalanabilir", ancak uykudan nasıl yoksun olduklarına bağlı olarak hafta sonları daha uzun süre uyuyabileceğini düşünüyorlar.


Rüya görmek

Herkes hayal eder. Her gece rüya görmek için yaklaşık 2 saat harcarsınız, ancak hayalinizin çoğunu hatırlamayabilir. Kesin amacı bilinmiyor, ancak hayal etmek duygularınızı işleme koymanıza yardımcı olabilir. Günün olayları, genellikle uykudaki düşüncelerinizi işgal eder ve stres veya kaygı çeken kişilerin korkutucu rüyalar görme olasılıkları daha yüksektir. Rüyalar uykunun her aşamasında deneyimlenebilir, ancak genellikle REM uykusunda en canlısıdır. Bazıları rüya görürlerken, diğerleri sadece rüyaları siyah beyaz olarak hatırl
Genlerin ve Nörotransmitterlerin Rolü

Uyku için kimyasal sinyaller

Beynin birçok yerinde uyku teşvik eden nöron kümeleri, yatmaya hazır olduğumuzda daha aktif hale gelir. Sinir sinyalleri veren nörotransmitter kimyasalları, uyarı veya rahatlama sinyalleri veren hücrelerin aktivitesini "kapatabilir" veya nemlendirir. GABA, uyku, kas gevşemesi ve sedasyon ile ilişkilidir. Norepinefrin ve oreksin (ayrıca hipokretin olarak da bilinir) biz uyanıkken beynin bir bölümünü aktif tutar. Uyku ve uyanıklığı şekillendiren diğer nörotransmitterler asetilkolin, histamin, adrenalin, kortizol ve serotonin içerir.

Genler ve uyku

Genler, ihtiyacımız olan uyku miktarında önemli rol oynayabilir. Bilim adamları, nöronların heyecanını kontrol eden genler de dahil olmak üzere uyku ve uyku bozuklukları ile ilgili birkaç gen ve perdelik ritimlerimizi ve uykunun zamanlamasını etkileyen Per , tim ve Cry gibi "saat" genleri tespit ettiler. Genom çapında ilişkilendirme çalışmaları, çeşitli kromozomlardaki uyku bozukluklarına duyarlılığımızı arttıran siteleri belirledi. Ayrıca, ailevi ilerlemiş uyku-faz bozukluğu, narkolepsi ve huzursuz bacaklar sendromu gibi uyku bozuklukları ile farklı genler tanımlanmıştır. Beyin korteksinde ve diğer beyin bölgelerinde ifade edilen genlerden bazıları uyku ve uyanma arasındaki ifade seviyelerini değiştirir. Solucan, meyve sineği ve zebra balığı gibi çeşitli genetik modeller, bilim insanlarının normal uyku ve uyku bozukluklarında yer alan moleküler mekanizmaları ve genetik değişkenleri belirlemelerine yardımcı oluyorlar. Ek araştırma, kalıtsal uyku düzenini ve sirkadiyen ve uyku bozukluklarının risklerini daha iyi anlayacaktır.

İyi Bir Gece Uykusu İçin İpuçları

Yeterli uyku almak sağlığınız için iyidir. Uykunuzu iyileştirmek için birkaç ipucu:

Bir zaman çizelgesi ayarlayın - yatın ve her gün aynı saatte uyanın.

Günde 20-30 dakika egzersiz yapın ancak yatmadan önce en geç birkaç saat önce egzersiz yapın.

Günün ilerleyen saatlerinde kafein ve nikotin ile alkolden önce alkollü içeceklerden kaçının.

Yatmadan önce rahatlayın - ılık bir banyo, okuma veya başka bir rahatlatıcı rutini deneyin.

Uyku için bir oda oluşturun - parlak ışıklardan ve yüksek seslerden kaçının, odanın rahat bir sıcaklığa sahip olmasını sağlayın ve yatak odasında bir TV seyretmeyin veya bilgisayarınız yoktur.

Uyanık yatmayın. Uyuyamıyorsanız, yorgun hissetene kadar müzik okumak veya dinlemek gibi başka şeyler yapın.

Uyku sorunlarınız varsa veya gün boyunca alışılmadık derecede yorgun hissederseniz bir doktora görünün. Çoğu uyku bozukluğu etkili bir şekilde tedavi edilebilir.

Uyku ve Bilişsel İşlevler

KISA GÜNDÜZ UYKUSUNUN GÜNLÜK PERFERMANS ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
UYKU VE BİLİŞSEL İŞLEVLER
Uykunun genel sağlık için, özellikle doğru beyin fonksiyonu ve günlük görevlerin başarılı bir performansı için önemli olduğu bir sır değildir. Gece boyunca uyku eksikliği, çoğumuz bir gündüz şekerlemesi  için zorlar. Bu iyi bir uygulama mı? Bilimsel araştırmalar, geceleri uyku yoksunluğundan muzdarip olmasanız bile, kısa bir uykusunun iyi bir fikir olduğunu göstermektedir.

Bebeğin uyku düzeninin bilişsel gelişimini etkilediğinden, uykunun önemi erken çocukluktan başlayarak belirgindir. Daha da önemlisi, bebeklerin hayatımızın ilerleyen dönemlerinde verimliliğimiz üzerinde etkisi olduğu için nasıl uyuyoruz. Küçük çocuklardaki kısa uyku süresi, okula girdikçe zayıf bilişsel performanslarıyla bağlantılıdır. Bir çalışma, bebeklerde ve çocuklarda, gündüz uyuklamalarında özel önemi olan kelime dağarcığı (yani dil gelişimi) ile uyku düzeni arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur. Gece uykusu, gece uykusu ile aynı önemi, hatta daha büyük olmasa da ortaya çıkıyor.

Uykusuzluğun yanı sıra, gün ortası uyuklama, bellek birleştirme, daha iyi öğrenme, daha iyi görev performansı gibi gelişmiş duygusal işleme gibi yararlar sağlar. Ne yazık ki günün büyük kısmı için uyanık olma alışkanlığı, özellikle bütün gün çalışma ve kârlar için sürekli yol izinin baskın olduğu gelişmiş, sanayileşmiş ülkelerde yaygın bir fenomen haline geldi. Bununla birlikte, araştırmacılar beyinimiz gündüzden fazla uyandırma ve uyku arasında geçiş yapmayı tercih ettiği için, fizyolojik olarak sözde şekerleme bölgesi sırasında 2 ve öğleden sonra saatleri arasında uykuya dalma eğiliminde olduğumuz konusunda ikna oldular. Bu nedenle, çoklu iş görevleri ile dolu o günlerden birinde, muhtemelen ara vermeli ve siesta'nın bize nasıl fayda sağladığını yeniden düşünmeliyiz.

Çalışmalar, uykuların beynimizi keskinleştirebileceğini, yani tamamen dinlenmiş ve uykusuz bireylerin konsantrasyonuna göre artırdığını gösteriyor. Bu, sürüşten her türlü iş ödevine kadar çeşitli görevlerin performansını önemli ölçüde artırır. İlginç bir çalışma geriye dönük olarak, vardiyalı çalışan polis şoförlerine ait karayolu kazaları sıklığını analiz etmiştir. Bu çalışmanın doğruladığı, gece vardiyasından önce uyuklayanların performansı arttırdığı ve araba kazalarının sayısını neredeyse% 50 azalttığıdır.

Bir başka araştırma, acil serviste 12 saatlik gece vardiyasında çalışan hemşire ve hekimlerdeki sabahın erken saatlerinde 40 dakikalık uykunun ve psikomotor performansın etkilerini araştırdı. Araştırmacılar, bu işçilerin dikkati ve hafıza puanlarını üç noktada test ettiler: gece vardiyasından önce, sırasında ve sonra. İşçiler iki gruba ayrıldı: bir grup şekerleme yaparken bir grup da uykudan kaçınmadan sürekli çalıştı. Sonuç oldukça açığa çıkıyordu: Gece vardiyalı çalıştıktan sonra dikkat testlerinde iyi bir sonuç aldı ve uykuya sevk gruplarından daha başarılı bir şekilde iş atamaları (kateter takma gibi) gerçekleştirildi.

Bazı araştırmacılar, kısa uykuların bile bile bilişsel performansları artıracağını önermektedir. Bir deneme, gece gündüz uykusunun yalnızca 5 saat ile sınırlandırıldıktan sonra 3: 00'de hiçbir uykuya kıyasla farklı sürenin uykularının faydalarını araştırdı. Uykusuzluğa kıyasla beş dakika uykudan faydası olmamasına rağmen, 10, 20 ve 30 dakikalık uykular, bilişsel performans da dahil olmak üzere ölçülen sonuçların iyileştirilmesine neden oldu. Genel olarak, 10 dakika uyuklama en etkili olarak belirlendi, çünkü 2 saatten fazla süren iyileştirmeler sağlandı.

Öyleyse, beyindeki bu açıkça yararlı şekerlemeler sırasında ne oluyor? Ne olursa olsun, gece boyunca uykuda geçiririz, gündüz uykusuzluğumuz artar ve hafızadaki çalışma da dahil olmak üzere bilişsel yeteneklerdeki düşüşe neden olur. Gün ortası uykular (siesta), homeostatik uyku basıncını en aza indirgeyerek bu düşüşü azaltabilir. Homeostatik uyku basıncı, hücresel metabolizmanın bir yan ürünü olan adenozinin birikiminden kaynaklanmaktadır. Adenosin önemli bir uyku faktörü olarak kabul edilir ve birikimi uyanık harcanan daha fazla zaman ile çoğalır. Uyluklar, adenozin içeren bu mekanizma ile uykusuzluğu azaltarak (örn., Uyanıklığı arttırarak) yürütme işlevlerini geliştirir. Üstelik, beyin parçalarında yürütücü işlev için kritik olan adenosin ve dopaminin düzenleyici yollarla etkileşimini içeren olası bir alternatif mekanizma bulunmaktadır.

Gündüz kısa uyku  bellek entegrasyonunu artırır, yani önceden öğrenilen bilgilerin katılaştırılması ve müteakip öğrenmenin geliştirilmesi. Bunun, hafıza ve öğrenme ile esas olarak ilişkili önemli bir beyin kısmı olan hipokampusta beyin hücrelerinin aktivasyonuyla sağlandığı varsayılmaktadır. Uyku yoksun beyindeki öğrenme sırasında hipokampüsün harekete geçirilmesi değişir. Bu değişikliğin uyku kaybı ile öğrenme eksikliği arasındaki ilişkiye aracılık ettiği önerilmiştir.

Araştırma bulguları aynı zamanda uyku ve duygular arasında çift yönlü bir bağ olduğunu ve zayıf uykunun zayıf zihinsel sağlıkla ilişkili olduğunu ileri sürmektedir. Böylece, uyku düzenini geliştirerek uykudan duyguların düzenlenmesi için etkili bir araç olabilir. Çocuklarla ilgili yapılan araştırmalar, uyuklayanların farklı uyaranlara daha uygun ve olgun tepkiler verdiğini göstermiştir. Uyku çeken çocuklar, pozitif uyaranlara daha olumlu tepki verirler ve uykudan kalkınan çocuklar ile karşılaştırıldığında negatif / nötr uyaranlara daha az olumsuz tepkiler verirler.

Özetlemek gerekirse, gündüz uykusunun sadece çökmüş bir lüks olmadığını gösteren  birçok delil var. Her yaştaki insanlarda ve geceleri ne kadar iyi uykusuna bakmaksızın beyin performansını artırmaya yardımcı olur. Belleği geliştirir, uyanıklığı artırır, performansı ve öğrenmeyi geliştirir. Bu gerçekler, bir siesta yaşamanın bilgeliğini teyit etmektedir; çünkü böyle bir uygulamanın faydaları, günün yoğun iş bölümü sırasında kaybolan zamanı telafi etmektedir.

28 Kasım 2017 Salı

Başağrısı Probleminde Psikolojik Sorunlar ve Psikoloğun Rolü



Başağrısı Probleminde Psikolojik Sorunlar ve Psikoloğun Rolü

Başağrısı tanısı,, başağrısının psikososyal etkileri ile ilgili çok az bir bilgi sağlamaktadır: migren ya da gerilim tipi başağrısının çalışma, aile ve sosyal işleyiş üzerindeki etkisi büyük çeşitlilik göstermektedir.  Başağrısı bozukluğunun psikososyal etkileri hakkında bilgi, baş ağrısı şiddetinin değerlendirilmesinde ve tedavinin planlamasında önemli rol oynamaktadır. Bu bilgi, başağrısının iş, aile ve sosyal aktiviteler üzerindeki etkileri hakkında soru sorularak veya uygulanan anket sonuçlarından kolayca elde edilebilir.
Epidemiyolojik çalışmalar, migren hastalarında duygudurum ve anksiyete bozukluklarının tekrarlama sıklığının yükseldiğini doğrulamaktadır(göreceli risk tipik olarak 2 ila 3 arasındadır; örn., bu bozuklukların yaygınlığı migren hastarında migren hastası olmayan bireylere göre iki ila 3 katı daha fazladır). Boyuna data buna ek olarak, duygudurum bozuklukları ile migren arasındaki bağlantının çift yönlü olduğunu ileri sürmektedir: örneğin Breslau ve meslektaşları migrenin majör depresyonun sonraki aşaması riskini arttırdığını (ayarlanmış göreceli risk = 4.8), ancak majör depresyonun varlığının aynı zamanda migreni geliştirme riskinin de olduğunu (ayarlanmış göreceli risk =3.3) bulmuşlardır.
Kronik gerilim tipi başağrılarında hem anksiyete hem de duygudurum bozukluklarının tekrarlama sıklığının yükseldiği en azından klinik örneklerde görülmektedir. Birinci basamak tedavi ortamlarındaki kronik gerilim tipi hastalarının %40 ından fazlası ve hatta özel nitelikli tedavi ortamlarındaki çoğu kronik gerilim tipi hastaları ya anksiyete bozukluğu ya da duygudurum bozukluğu ile teşhis edilmişlerdir.
Bir komorbid anksiyetenin ya da duygudurum bozukluğunun başağrıları ile bağlantılı olarak engellilik seviyesini arttırdığı gözlenmiştir, öyle ki psikiyatrik bozuklukların efektif olarak yönetimi işlevselliği geliştirmektedir. Bir takım araçlar psikiyatrik bozukluklar ya da yüksek seviyeli psikiyatrik endişelerin tanımlanmasında yardımcı rol oynamaktadırlar. PRIME-MD yaygın olarak karşılaşılan psikiyatrik bozuklukların teşhisinde kullanılan kısa,kullanıcı dostu, 5-10 dakikalık anket ya da hasta anketidir. Beck Depresyon Envanteri, depresyonun şiddetini ve sempromlarını değerlendirirken, Beck Anksiyete Envanteri ve Durumluluk-Süreklilik Kaygı Ölçeği semptomları ve anksiyete şiddetini değerlendirmektedir.

BEKLENTİLER VE iNANIŞLAR

Tedavi ile ilgili terapötik süreç inanışları veya  gerçek dışı beklentiler başağrısı yönetim becerilerini öğrenme motivasyonunu zayıflatabilmektedir. Başağrısının tek, istikrarlı, kontrol edilemeyen bir nedene (örn., ‘sadece havadan’ ya da ‘yapabileceğim hiçbir şey yok çünkü bu bütün ailemde olan bir durum’)katı şekilde dayandırılması davranışsal tedavinin amaçlarını engelleyebilir.  Aynı şekilde, sadece sağlık hizmeti kuruluşu ya da ilaçların yardımcı olabileceğini varsayıp tedavi için pasif bir duruş benimseyen bireylerin, baş ağrısının yönetim becerilerini öğrenmek için gereken çabayı göstermeleri olası değildir. Tamamen ya da anında rahatlama bekleyen hastalar veya baş ağrısı yönetim becerilerini yalnızca bir kerelik şiddetli baş ağrısını etkin bir şekilde kullanmaya motive olmuş hastalar büyük bir olasılıkla hayal kırıklığına uğrayacak ve tedaviye devam etmeyeceklerdir. Bu nedenle, baş ağrısı yönetim becerilerini öğretmeden önce teröpatik süreç inançlarını belirlemek ve bunlara meydan okumak daha önemlidir.
Özyeterlilik  , kişinin baş ağrısı oluşumunu veya ciddiyetini etkilemek için harekete geçebileceğini ve baş ağrısı epizodları sırasında kişinin işlevselliğini arttırabileceği inancını ifade etmektedir. Kişisel öz etkinlik algısı, ağrı problemlemlerine adaptasyonu arttırabilirken, kişisel yetersizlik hissi ağrıya adaptasyon çabalarını zayıflatabilmektedir. Kişisel etkinliğin algılamaları, pozitif başaçıkma tepkileri, ağrının önüne geçme ve ağrıyı yönetme konusundaki aktif çabalar ve artmış ağrı toleransı ile ilintilidir.
Öz yeterlilik kabaca, ‘Baş ağrılarını önlemek ya da şiddetlerini azaltmak için yapabileceğiniz birşeyler var mı?’ sorusuyla ölçülebilir. 25 maddelik Baş ağrısı Spesifik Öz yeterlilik Ölçeği daha geniş kapsamı değerlendirmeler için kullanılabilmektedir. Davranışsal tedavi sırasında öz yeterlilik artışları tedaviye pozitif bir yanıt verirken, bu artışların gözlemlenmesindeki başarısızlıklar tedaviye negatif  bir yanıt vermektedirler.
Multidisipliner tedavi programlarının başlıca amaçları, baş ağrısı sıklığını azaltmak ve yaşam kalitesini artırmak için hastaları baş ağrısı tedavisinde daha iyi bilgilendirmek ve eğitmek ve tedaviyi geliştirmektir.
Baş ağrısı tedavisinin kalitesini artırmak için, multidisipliner tedavi, yalnızca bireysel nörologlar, psikologlar ve fizik tedavi uzmanlarının kavramlarını derlemek yerine, ilgili disiplinler arasındaki ekip çalışmasına dayanmalıdır.
Baş Ağrısının Multidisipliner Tedavisinde Psikolog Rolü
Depresyon veya anksiyete bozuklukları gibi psikiyatrik komorbiditeler çok iyi bilinmektedir ve anksiyete ve depresyon kombinasyonu genel olarak psikiyatrik komorbidite birincil bakımda bir sorun olarak görülmektedir. Baş ağrısı  uzmanları bu hastaların daha fazla bakım, daha fazla zaman ve daha sık görüşmeler gerektirdiğini bildirdiler Bu hastaları uzmanlara gönderme güçlüğü nedeniyle, pratisyen hekimlerin ruh  sağlığı hizmet sunucuları ile olan ilişkilerinden tatmin olmadıkları ve onlarla daha iyi işbirliği yapmalarını istedikleri bilinen bir gerçektir.
Bu nedenle, baş ağrısı hastalarında baş ağrısı merkezlerinde psikologlara erişim sağlanması faydalı olmaktadır. Dönüşen migren, kronik gerilim tipi baş ağrısına (% 64) kıyasla en yüksek psikiyatrik komorbidite oranlarına (% 78) sahip gibi gözükmektedir . SB hastalarının% 68'inde psikiyatrik bozuklukların saptanması bildirilmiştir  Bununla birlikte, baş ağrısında psikolojik faktörlerin katılımını göz önüne alarak, yaşam olaylarından psikolojik tetikleyici faktörlere, stres kişilik özelliklerine kadar birçok farklı boyutla karşı karşıyayız  Baş ağrısı ve diğer ağrı bozuklukları ile hastaların psikolojik sağlığı ve yaşam kalitesi arasında bir bağlantı olduğu için, psikologlar baş ağrısı hastalarının yanı sıra tedavinin değerlendirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Psikolojik müdahale, atak sıklığı, obezite, aşırı ilaç kullanımı, stresli yaşam olayları, aşırı kafein kullanımı, horlama ve diğer ağrı sendromları gibi baş ağrısı kronifikasyonu için "değiştirilebilir" risk faktörlerine  yardımcı olabilir. Psikopatoloji tanısı alındıysa psikolojik müdahale göz önüne alınmamalı, aynı zamanda psikopatoloji baş ağrısı kronifikasyonu için bir risk oluşturuyorsa da düşünülmelidir . Ayrıca, baş ağrısı olan tüm hastalar için eğitim ve öz-yönetim önemlidir ve bu nedenle psikologlar tarafından yapılabilecek tedavinin önemli bir parçasıdır. Buna, yaşam tarzı eğitimi, kişisel yönetim, ilaç tedavisi ve ilaç aşırı kullanma riski dahildir. Ayrıntılı bilimsel veriler seyrek olmakla birlikte, psikologlar çok disiplinli takımların önemli üyeleri olarak görülüyor. Farmakolojik olmayan tedaviler özellikle nörolojik yönergelere göre migren için önleyici yöntem olarak kabul edilmektedir Bu yaklaşımın temel yöntemleri arasında psiko-fizyolojik (biyolojik geri beslemede sıklıkla rahatlama) ve bilişsel davranışçı eğitim bulunur Genellikle 8-12 (bireysel) tedavi oturumlarında sunulan bu yöntemler, evde öğrenime dayalı olarak birleştirilebilir  ve kendi kendine yönetim formatlarına dönüşebilir. Böyle bir öz-yönetim eğitimi, migren atağı önleme konusunda% 42 yanıt verenlere ulaşmaktadır (ortalama değişiklik% 23, etki boyutu .6). Ayrıca, bir psikolog tarafından sahne arkasına desteklenen eğitimli hasta eğitmenleri tarafından sunulduğunda, atak  önlemede algılanan kontrol ve kendine olan güvenin belirgin artışı ve migrene özgü yaşam kalitesinin zamanla arttığı da bildirilmiştir]. Temel psikolojik meseleler öz yeterlik, algılanan kontrol ve katastrofiyi içerir ve hastanın değişime hazır olma durumu   ve kaçınma düşünülmelidir. Öz-yeterlik başarılı baş ağrısı yönetimine aracılık eder ve baş ağrısı üzerinde kendi kontrolü algılananla ilişkilidir Öte yandan, katastrofikasyon ağır migrendeki azalmış işlevsellik ve yaşam kalitesi ile ilişkilidir ve kronik ağrıda daha fazla ağrı ve engellilik vardır .
Psikolojik çalışma, ve kontrol odağı ve öz-yeterlik alanındaki kognitif faktörleri test etme testi yardımıyla arttırılabilir (Baş ağrısı Yönetimi Öz-Yeterlik Ölçeği). Yeni yönler, halihazırda Ülkemiz de geliştirilme ve değerlendirmeye tabi tutulan, birinci basamak, ara bakım ve özbakımın bir parçası olarak kullanılmak üzere bilişsel-davranışsal kendi kendine yönetim, rehberli eğitim ve tedavi için internet tabanlı protokollerdir.
Baş ağrısı hastalarında, özellikle migren için tıbbi profilaksinin tek başına baş ağrısı hastalarının yaklaşık yarısında etkili olduğunu belgelendiği için acil olarak ilave stratejilere ihtiyaç duyulmaktadır Davranış terapisi tek başına daha etkili değildir, ancak ikisinin kombinasyonu tek terapiden daha üstündür Kronik ve tedavisi zor baş ağrısı olan hastalara uygun bir terapötik kavram sağlamak için, disiplinlerarası bir yaklaşım sıklıkla önerilir ve çok alakalı olduğu düşünülür. Bununla birlikte, böyle bir multidisipliner tedavi programı için ideal süre ve ayar hala tartışmalıdır Yaşam tarzı değişiklikleri ve farmakolojik tabanlı olmayan tedavi yaklaşımları hakkında hastanın eğitimini iyileştirmek için en azından bir ihtiyaç olduğuna karar verilmiştir. Ayrıca, akut ve profilaktik tedavi ile ilgili eğitim gereklidir, zira hastanın güçlendirilmesi, çoğu hastada yetersiz olan tedavi önerileri ile uyum ve uyumluluğu artırabilir. Son zamanlarda, multidisipliner bir tedavi programında, farmakolojik olmayan tedavinin tavsiyelerine bağlılığın, daha iyi sonuç ve baş ağrısı günlerinin azaltılması ile ilişkili olduğu gösterilmiştir
Multidisipliner tedavi kavramlarının sonuç değerlendirmesinde başlıca zorluklar şunlardır: (a) genel sonuçların ölçülmesi (örneğin baş ağrısı günleri ve canlı kalma), uygulamanın böyle bir modüler tedavi konseptinin farklı bölümlerinin etkinliği hakkında sonuçlara izin vermez. (b) Baş dönmesi merkezlerinde eşit muamele gören hastaların (baş ağrısı gün sayısı, psikiyatrik komorbidite ve hastalık yükü ile ilgili) eksikliği, aynı tedavi konseptine girmeyen standart bir tedaviyi çoklu disiplinli muamele ile karşılaştırmak çok zordur. Optimal değerlendirme multidisipliner tedaviyi plasebo durumuyla karşılaştıran ve multidisipliner tedavide mümkün olmayan randomize bir çalışmada yapılacaktır. (c) Baş ağrısı merkezlerinde yapılan gözlemsel çalışmalar, multidisipliner tedaviye katılan hastaların farklı tedavi motivasyonlarından katılımsız hastalarla karşılaştırıldığında etkilenebilir.
Baş ağrısı merkezlerinin uluslararası işbirliği, disiplinlerarası temasları ve araştırmaları da oluşturabilir ve yoğunlaştırabilir, böylece ileride iyileştirilmiş tedavi sağlayabilir. Çeşitli ulusal sağlık sistemleri içerisindeki farklı koşullara rağmen, baş ağrısı terapistleri birbirlerinden ders alabilir ve disiplinler arası tedavide yeni ve daha etkili stratejiler geliştirebilirler. Elektronik baş ağrısı günlükleri gibi internet tabanlı araçlar, klinik araştırmalarda optimize edilebilir, test edilebilir ve uygulanabilir ve böylece umut verici yeni stratejilerin erken ve etkili bir şekilde uygulanması için farklı ülkelerde ve dillerde kullanılabilir. Akademik ve akademik olmayan baş ağrısı tedavi sağlayıcıları arasındaki tedavide daha yoğun araştırma bulguları ve deneyim alışverişi, sinerjizm, daha iyi tedavi seçenekleri ve baş ağrısı merkezlerinde çalışanların yüksek iş tatmini ile sonuçlanabilir.
Başarılı stres,yönetimi  yaşam olayları, uyku sorunları ya da ortaya çıkan kaygı ya da depresyon gibi potansiyel olarak değiştirilebilir risk faktörleri açısından daha karmaşık problemleri olan baş ağrısı hastalarının baş ağrısı bozukluklarında uzmanlaşmış psikologların yardımına ihtiyacı vardır. Sağlık bakımının 2. veya 3. basamağında faaliyet gösteren çok disiplinli baş ağrısı merkezleri, bölgesel sağlık kuruluşları ve bu karmaşık ve refrakter kronik ağrı hastalarında özel ilgiyle veya deneyime sahip danışmanlarla yakın işbirliği içinde çalışmalıdır.
Gelecekteki etkinlikler, hastaların kendi kendine yönetimi veya çevrimiçi günlükleri için internet veya akıllı telefonlar gibi yeni teknolojileri düşünmelidir. Bu enstrümanlar prospektif çalışmalarda daha da geliştirilebilir ve test edilebilir İnternet temelli eğitim, çevrimiçi migren izleme ve mobil izleme ve koçluk için yöntemler, birincil baş ağrısı alanında davranışsal desteğin ve psikolojik rehberlik alanının yaygınlaştırılmasına yönelik araçları umut vericidir. Bununla birlikte, hem maliyet açısından hem de baş ağrısı hastalarının yanı sıra baş ağrısı merkezleri tarafından da kabul gören bir şekilde yapılmalıdır.
Sonuç olarak, çok disiplinli uygulama  üzerine değerlendirme, daha yakın işbirliği ve daha fazla araştırma için güçlü bir ihtiyaç vardır. Ayrıca, farklı modalitelerin hangi birliğinin, bireysel hasta için multidisipliner bir tedavi programının parçası olması gerektiğini saptamak da önemlidir. Komplikas- yon olmayan nadir baş ağrısı şikayeti olan hastalarda tek başına medikal tedavi uygun olabilirse de, daha karmaşık ve ciddi derecede etkilenen hastalarda multidisipliner yaklaşım tavsiye edilmektedir.