BAŞ AĞRISI PROBLEMLERİNDE
PSİKOLOJİK FAKTÖRLERİN YÖNETİMİ
Baş Ağrısı, biyolojik,
psikolojik, sosyo –kültürel özellikler taşıyan bir sağlık sorunudur.
Baş Ağrısı problemi bugün
Ülkemizde ve Dünyanın bir çok gelişmiş Ülkesinde Multidisipliner anlayış
içinde değerlendirilmektedir.
Bireylerin günlük hayatını,
Yaşam Kalitesini önemli ölçüde olumsuz etkileyen Baş Ağrısı Problemi hemen
hemen her yaş grubunda karşımıza çıkmaktadır. Toplum içinde en sık
karşılaşılınlar gerilim tipi Baş Ağrısı ve Migrendir. Yakınmalar çok benzer de
olsa gerek pato fizyolojileri gerekse tedavi biçimleri açısından ciddi
farklılıklar gösteren baş Ağrısı problemleri bu alanda uzmanlaşmış bir Nörolog
tarafından değerlendirilmeli tanı ve tedavi süreçleri Nöroloji uzmanı
tarafından yönetilmelidir.
Baş Ağrısı ve Alt tipleri
Baş ağrısı, insanlık tarihi kadar eski bir
sağlık sorunudur
Başlı başına bir hastalık olabildiği gibi (primer baş
ağrısı), bazı hastalıkların belirtisi de olabilir bunun araştırılması
için mutlaka hekime başvurulması gerekir
Primer baş ağrıları:
Primer baş ağrıları; migren, gerilim tipi baş ağrısı,
ve küme Tipi baş ağrısından oluşur.
Migren; en sık görülen primer baş ağrısı formudur.
Kadınlarda görülme sıklığı Erkeklerde görülme sıklığın dan yaklaşık 3 kat
daha fazladır .Hem iş gücü kaybı ile hem de günlük yaşam kalitesini düşürmesi
nedeniyle ciddi bir sağlık sorunudur.
Migren baş ağrısı klinik
olarak paroksismal gelen, tedavisiz ya da tedavinin etkin olmaması nedeni ile
saatlerce, hatta bazen bir iki gün sürebilen, genellikle tek taraflı yerleşim
gösteren, zonklayıcı özellikte, kişinin günlük yaşam aktivitelerini engelleyecek
derecede şiddetli ve başın hareketleri ile artan ağrılar olarak kabul
edilmektedir. Bu ağrılar sırasında kişinin bulantı ve kimi zaman kusması
olabilmekte, ışık ve ses gibi uyaranlardan rahatsız olduğundan çoğu zaman loş
ve sessiz bir odada uzanmayı tercih etmektedir.
Baş ağrısı başlamadan önce görsel bozukluklar gibi
öncü belirtiler görülebilir (aura). Işığa ve sese karşı duyarlılık vardır. Mide
bulantısı, kusma isteği veya kusma da genellikle bulunur.
Gerilim Tipi Baş Ağrıları
Gerilim tipi baş ağrısında şiddetli olmayan, sürekli
bir ağrı olup zonklama söz konusu değildir. Başta ve boyunda basınç ya da
gerilme hissi vardır. Genellikle iki taraflıdır. Aşırı fizik aktiviteyle
artmaz. Bulantı kusma, ışık ve sese duyarlılık yoktur.. GTPA Gerilim tipi
başağrısı lateralizan ve zonklayıcı olmayan, şiddetli olmayan, fiziksel
aktiviteyle artış göstermeyen, bulantı ve/veya kusmanın eşlik etmediği ve foto
ve fonofobinin hiçbiri veya sadece birinin olduğu ağrı tipi olarak tanımlanır
Küme Tipi Baş Ağrıları
günde 1‐8 kez tekrarlayan, sıklıkla gece uykudan uyandıran bir
ağrıdır. Her zaman aynı göz çevresine orbital, supraorbital ve/veya temporal
ağrı lokalize olur. Ağrı çok şiddetli, batar, oyulur özelliktedir. Ortalama 1
saat (15‐180 dak) sürer.
İpsilateral otonomik bulgular (ipsilateral konjunktival kanlanma ve/veya göz
yaşarması, nasal konjesyon ve/ veya burun akıntısı, göz kapağı ödemi, alın ve
yüzde
terleme, miyozis ve/veya pitozis eşlik eder. genellikle tek göz çevresinde ve
şakakta şiddetli ağrı vardır. Saniyeler süren ağrı atakları arka arkaya kümeler
halinde gelir. Genellikle uyku sırasında gelişir. Beraberinde burun tıkanıklığı
ve gözde kızarma, yanma, sulanma olabilir. 10-15 dakikada şiddetlenip, 30-45
dakikada sonlanır. 15 ile 180 dakika arasında sürebilir. Ataklar haftada bir
görülebileceği gibi, yılda bir de olabilir. Erkeklerde daha sık görülür.
Sık Karşılaşılan Diğer Baş Ağrısı Formları
Kadınlarda adet döneminde görülen baş ağrısı: Adet
döneminde ve adet başlamadan hemen önce görülebilir, yumurtlama döneminde de
olabilir. Migrene benzer bir ağrıdır. Hormonal değişikliklerle ilgilidir.
Sinüs baş ağrısı: Şiddetli, sabit bir ağrıdır, alında,
burun çevresinde olup gözlere vurabilir. Beraberinde, burun akıntısı, burun
tıkanıklığı, geniz akıntısı, ağız kokusu gibi belirtilerin de tümü ya da bir
bölümü bulunabilir.
Allerjiye bağlı baş ağrısı: Başta zonklama, gözlerde
yaşarma ve kaşınma ile sinüslerde tıkanma ile kendini gösterir.
Kafeine bağlı baş ağrısı: Aşırı kafein alınmasına
bağlı zonklayıcı bir ağrıdır.
Yorgunluğa bağlı baş ağrısı: Ağrı başın belli
bölgesinde sınırlı değildir, başın genelinde olur. Aşırı fiziksel aktivite,
hapşırma-öksürme gibi nedenlerle orya çıkar.
Depresyon
Hepimiz
zaman zaman kendimizi üzgün ya da çökkün hissederiz. Bu hisler genellikle bir
iki haftadan uzun sürmez. Bazen bu duruma girmemizin bir nedeni olur, bazen
nedensiz yere üzülürüz. Genellikle bu hislerle baş edebiliriz – örneğin bir
arkadaşımıza dert yanarız - ve çoğunlukla bunun dışında başka bir şey yapmamıza
gerek kalmadan bu hisler geçer.
Fakat
depresyonda:
- Bu hisler günler
içinde geçmez ve haftalar ya da aylar boyunca sürer
- ve o kadar kötüdürler
ki yaşamınızın akışını bozmaya başlar
Peki
depresyon nasıl bir histir?
Depresyondaki
pek çok kişide aşağıda listelenen belirtilerin hepsi görülmez, ancak pek çok
kişide en az beş ya da altısı gözlenir.
- Gün içinde, zamanın çoğunda
(genellikle sabahları daha çok olmak kaydıyla) kendinizi üzgün
hissedersiniz
- daha önce keyif aldığınız
şeyler size keyif vermemeye başlar
- karar vermek eskisine göre
zorlaşır
- normalde baş edebileceğiniz
yaşamsal sorunlarla baş etme gücünüz azalır
- kendinizi fiziksel olarak
çok yorgun hissedersiniz
- bir türlü rahat edemezsiniz
ve kolay sinirlenirsiniz
- iştah ve kilo kaybı olur
(ama bazen tersine iştah artışı da olabilir)
- uykuya dalmak güçleşir ve
her zamankinden daha erken uyanmaya başlarsınız
- cinsel isteğiniz azalır
- kendinize güveniniz azalır,
- kendinizi değersiz, işe
yaramaz hissedersiniz ve ümidiniz azalır
- diğer insanlarla
etkinliklere katılmaya soğuk bakmaya başlarsınız
- sizi normalde rahatsız
etmeyecek şeyler asabınızı bozmaya başlar
- tüm bu sayılanlar genellikle
sabahları daha kötüdür
- intihar fikirleriniz
olabilir
- Unutkanlık ve benzeri
şikayetler
Özellikle
sinsi başlayan depresyonlarda siz bu durumun tıbbi kökenli bir durum
olabileceğini anlamayabilirsiniz. Yaşamsal sorunlarla baş etme gücünüz azaldığı
için kendi kendinize bu durumun tembel ve yetersiz olduğunuzu, ya da artık
yaşlandığınızı söylüyor olabilirsiniz. Genellikle diğer insanlar size sorunları
büyüttüğünüzü ve içinden çıkılamaz bir durumun olmadığını söylese de, siz
çaresiz olduğunuzu hissedersiniz.
Yaygın
bedensel ağrılar, enerji eksikliği, güçsüzlük, takatsizlik olur. Eğer daha
önceden teşhis edilmiş fiziksel bir hastalığınız varsa bunun belirtileri artar.
Fiziksel belirtiler depresyonun ilk belirtileri arasındadır.
Depresyonun
nedeni nedir?
Depresyon
bazen belirli bir yaşamsal olayla ilişkilidir. Bu olay genellikle hayal
kırıklığı yaratan, sizi zedeleyen bir kayba bağlıdır. Bu kayıp bir yakınınızın
ölümü olabileceği gibi, para ya da itibar kaybı da olabilir. Fakat depresyon
genellikle tek bir olayla ilişkili değildir ve birden fazla nedeni vardır.
Aşağıda depresyonun olası nedenleri listelenmiştir.
Yaşamsal
olaylar
Boşanma,
sadakatsizliğe uğrama, iş kaybı depresyona neden olabilir. Genellikle bu tür
olaylar insanı bir iç hesaplaşmaya sokar. Bu hesaplaşma haftalar ya da aylar
boyunca devam edebilir. Çoğunlukla insan bu kaybı kabullense de bazen
depresyonla sonuçlanırlar.
Bazı
koşullara maruziyet
Yalnızlık,
arkadaşsız kalma, askerlik ya da bazı toplumsal olaylar gibi stresli koşullara
maruz kalmak, fiziksel tükenmişlik gibi koşullar depresyona neden olabilir.
Fiziksel
hastalıklar
Fiziksel
hastalıklar genellikle beynin işleyişini bozarak depresyona neden olabilir.
- kanser ya da kronik kalp
hastalıkları gibi yaşamı tehdit eden hastalıklar
- artrit gibi uzun ve ağrılı
hastalıklar
- özellikle gençlerde viral
enfeksiyonlar
- hormonal hastalıklar
- kişilik yapınız:
Bazılarımızın
genetik nedenler ya da erken yaşamsal olaylar nedeniyle kişilik yapısı
depresyona eğilimli olabilir.
Alkol
Düzenli
alkol tüketimi sizi depresyona meyilli kılabilir.
Cinsiyet
Kadınlar
erkeklere göre depresyona daha meyillidir. Bu, erkeklerin hislerini daha az
açıklamasının bir sonucu olabileceği gibi kadınların gündelik yaşamda (iş
yaşamında ya da çocuk yetiştirirken) daha fazla travmaya maruz kalmasıyla da
ilişkili olabilir.
Genler
Bazı
ailelerde depresyon vakaları birikir. Eğer bir ebeveyniniz ağır bir depresyon
geçirdiyse, bu, sizin depresyona girme riskinizi 8 kata yakın arttırır.
Baş Ağrısı Depresyon
İlişkisi
Bu alanda yapılan
çalışmalar Baş Ağrısı problemi çeken bireylerin en az yarısında Baş
Ağrısına eşlik eden psikolojik problemlerin varlığına işaret etmektedir.
En sık karşılaşılan psikolojik problemler Depresyon,Anksiyete Bozuklukları,
Kişilik Bozuklukları, Özellikle çocuklarda ve ergenlerde sosyal fobilerin ve
içe dönük kişilik yapılarının baskın olduğu izlenmektedir.Ayrıca Kronik stres
yaşantılarının Baş Ağrısı probleminde etkili olduğu bilinmektedir
Depresyon Özellikle kronik
gerilim tipi baş Ağrısı ve Migrende sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Toplumda
görülme sıklığı ile karşılaştırdığımızda Baş ağrısı çeken hastalarda
Depresyonla karşılaşılma olasılığı 2 kat fazladır.
Depresyon, Diğer tüm kronik
hastalıklarda hastalık seyrini olumsuz etkilediği gibi Baş Ağrısı tedavi
sürecini de olumsuz etkileyerek Ağrının daha kuvvetli hissedilmesine ve
uygulanan tedavilere karşı direnç geliştirilmesine neden olmaktadır.
Depresyon ve Baş Ağrısı
ilişkisine bakıldığında birkaç değişik ilişki biçimi izlenmektedir Bazen Depresif
bir atak baş ağrısı problemini tetiklemişken Bazen da kronikleşmiş ağrıyla baş
edemeyen birey bir tür öğrenilmiş çaresizlik olgusunu yaşayarak depresyonla
karşılaşmaktadır. Geçmek bilmeyen Ağrılar Bireyin yaşam
kalitesini,motivasyonunu,işgücünü,cinsel hayatını ,evliliğini , okul
yaşamını ve dahi sosyal hayatını etkileyerek depresif bir sürecin
içine girmesine sebep olabilmektedir.
Baş Ağrısı-Depresyon
ilişkisinde bir başka ilişki de Ağrı kesici ilaçların kötüye kullanımı
yada yanlış kullanımıdır. Ağrılarla yapılandırılmış bir tedavi modeliyle baş
etmek yerine kolayca başetmek adına ağrı kesici ilaçları tüketmeye başlayan
bireyler bir tür kısır döngünün içene girerek depresif bir sürecin içine
girerler. Yapılan çalışmalar Baş Ağrısı hastaları içinde ilaç kötüye kullanım
oranı ile depresyon oranları arasında yüksek korelasyon olduğunu
göstermektedir.
Baş Ağrısı
Problemlerinde tedavi süreci açısından ,Depresyonu kontrol altına
almak ve tedavi etmek son derece önemlidir.
Baş Ağrısı –Anksiyete
Bozuklukları İlişkisi
Anksiyete Bozuklukları
özellikle yaygın Anksiyete bozukluğu,Panik bozukluk,Beklenti
Anksiyetesi,Performans Anksiyetesi Sosyal Fobi gibi formlar Baş Ağrısı
problemlerinde sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.
Anksiyete Bozuklukları,
genel Kabul görmüş adıyla Kaygı bozuklukları Baş Ağrısını tetikleyen
özelliklerde olduğu gibi,Baş Ağrısı probleminin zengin semptom yelpazesinde de
yer alabilir.Özellikle Migren tipi Baş Ağrıların da oldukça sık biçimde
karşımıza çıkmaktadır .Baş Dönmesi, Çarpıntı ,bulantı Kusma hissi sersemlik
gibi öncü Migren belirtileri sıklıkla kaygı bozukluğu ile karştırılılarak
bireylere zaman kaybettirebilir. Bu durum ancak Uzman bir hekim tarafından
ayırt edilebilir.
Baş Ağrısı problemlerinde
en sık karşılaştığımız Kaygı bozukluğu formu beklenti Anksiyetesi,ve performans
ankseyetesi formlarıdır.Başı Ağrıyan birey bir süre sonra yine başım ağrıyacak
beklentisi içine girerek bu formun yerleşmesine neden olur bu tip bir genelleme
eğilimi aslında bir tip düşünce bozukluğudur,otomotikleşen bu düşünce biçimi
tedbir geliştirmek adına ağrı kesici kötüye kullanımında sebep olan neden
arasındadır
Performans Anksiyetesi ise
daha çok Baş Ağrısının kronikleştiği bireylerde karşımıza çıkar Baş Ağrısı
yaşayacağı endişesiyle ,cinsel,sosyal,yaşamdan kaçınma eğilimi performans
Anksiyetesini besleyen en önemli gerekçedir.Baş Ağrısı nedeniyle
gelişen yetersizlik endişesi kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyerek
sosyal, kültürel,cinsel,yaşamlarında olumsuz etkiye sebep olarak kişinin yaşam
kalitesini önemli ölçüde olumsuz etkiler.Okul Çağı çocuk ve ergenlik
dönemlerinde ise bu durum daha dramatik sonuçlara sebep olabilir sınav kaygısı
ve stresle birleşerek başka bir form psikiyatrik psikolojik bozukluklara sebep
olabilir
Anksiyete Bozuklukları Baş
Ağrısı problemlerinde dikkat ile izlenmeli ve kontrol altına alınmalıdır.
Baş Ağrısı-Stres İlişkisi
Stres birçok sağlık
probleminde olduğu gibi Baş Ağrısı probleminde de etkili bir olgudur.Günlük
yaşamımızın vazgeçilmezi olan stresörler kontrol altına alınmadığında bir çok
sağlık probleminin tetikleyici unsuru olabileceği gibi mevcut sağlık sorunumuzu
kötüleştirebilen en önemli faktörlerdir.
Ancak Stres tek başına
herhangi bir hastalığın tek sorumlusu değildir, tetikleyici ve kötüleştirici
etkiye sahiptir. Stres kabaca insanoğlunun taşıyabileceği yükten daha fazlasına
maruz kaldığı durumlar olarak
tarif edilebilir. En
belirgin özelliği bireyi psikolojik ve biyolojik olarak zorlamasıdır. Zorlanan
Biyoloji ve psikoloji muhtemelen genetik olarak yatkınlık taşıdığı en zayıf
halkadan zarar görür ve sağlık sorunu ortaya çıkar
Migren hastalarının ¾’ü
atakların stres ile tetiklendiğini bildirmiştir. Stresli bir olay sırasında
sempatik sinir sistemi ve hipotalamik-pituiter-adrenal aks aktive olur. Buna
yanıt olarak salınan Kortikotropin Salgılatıcı Hormon (CRH) uyarılması ile
birlikte kortizol ve epinefrin salınımı gerçekleşir. Bunları takiben endorfin ve dopaminerjik sistem aktive olur. Bu
durum diğerleri ile birlikte N metil D aspartik asit ve opioid reseptörlerinin aktivasyonunu sağlar.
İnterlökin (IL, Tümör Nekroz Faktör , IL-6 ve nitrik oksit de aktive olur. Stres aynı
zamanda durada yerleşen mast hücrelerini de aktive eder. Stresli bir olay
süresince salgılanan CRH, meninks ve durada trigeminal afferentlerin yanında
bulunan mast hücrelerini aktive ve degranüle eder. Tüm bu olayların sonucunda
strese bağlı migren atağı tetiklenir.
Stres ve sağlık sorunları
ilişkisi çok tartışılan bir konudur hem fikir olunan noktalar tetikleyici
ve seyri kötüleştirici etkisidir. Stres, Akut yani ani beklenmedik ve
genellikle herkes için stres sayılabilecek nitelikte yaşandığında tetikleyici
işlevi çok daha yüksektir. Deprem, Yangın, Yakın Kayıpları,İşkayıpları,sosyal
çevre kaybı gibi beklenmedik yaşantılar bireyler için zorlayıcı etkiye
sahiptirler. Bu zorlayıcı faktörler genetik yatkınlığımız olan herhangi
bir sağlık sorununu tetikleyebilir .
Akut Stres bu
anlamıyla Baş Ağrısı problemlerinde de tetikleyici işleve sahiptir.
Kronik Stres ise diğer tüm
sağlık sorunlarının seyrini olumsuz etkilediği gibi Baş Ağrısı Problemlerinin
seyrini de olumsuz etkiler Kronik İş sorunları, Kronikleşmiş Evlilik sorunları,
Kronikleşmiş Aile sorunları gibi durumlar Baş Ağrısı Probleminin tedavi seyrini
ve ağrının daha yoğun yaşanılmasına sebep olarak tüm süreç üzerinde etkili
olur. Bura da dikkat edilmesi gereken durum ağrı nedeniyle ikincil kazançlardan
sakınılmasıdır Baş Ağrısı problemlerinin arkasına gizlenerek sorunlardan kaçma
eğilimi oldukça sık karşılaştığımız bir davranış biçimidir.
Stres Baş Ağrısı
Problemimde etkilidir ve mutlaka kontrol altına alınmalıdır
BAŞ AĞRISI PROBLEMLERİNDE
PSİKOLOJİK FAKTÖRLERİN YÖNETİMİ
Baş Ağrısı, biyolojik,
psikolojik, sosyo –kültürel özellikler taşıyan bir sağlık sorunudur.
Baş Ağrısı problemi bugün
Ülkemizde ve Dünyanın bir çok gelişmiş Ülkesinde Multidisipliner anlayış
içinde değerlendirilmektedir.
Bireylerin günlük hayatını,
Yaşam Kalitesini önemli ölçüde olumsuz etkileyen Baş Ağrısı Problemi hemen
hemen her yaş grubunda karşımıza çıkmaktadır. Toplum içinde en sık
karşılaşılınlar gerilim tipi Baş Ağrısı ve Migrendir. Yakınmalar çok benzer de
olsa gerek pato fizyolojileri gerekse tedavi biçimleri açısından ciddi
farklılıklar gösteren baş Ağrısı problemleri bu alanda uzmanlaşmış bir Nörolog
tarafından değerlendirilmeli tanı ve tedavi süreçleri Nöroloji uzmanı
tarafından yönetilmelidir.
Baş Ağrısı ve Alt tipleri
Baş ağrısı, insanlık tarihi kadar eski bir
sağlık sorunudur
Başlı başına bir hastalık olabildiği gibi (primer baş
ağrısı), bazı hastalıkların belirtisi de olabilir bunun araştırılması
için mutlaka hekime başvurulması gerekir
Primer baş ağrıları:
Primer baş ağrıları; migren, gerilim tipi baş ağrısı,
ve küme Tipi baş ağrısından oluşur.
Migren; en sık görülen primer baş ağrısı formudur.
Kadınlarda görülme sıklığı Erkeklerde görülme sıklığın dan yaklaşık 3 kat
daha fazladır .Hem iş gücü kaybı ile hem de günlük yaşam kalitesini düşürmesi
nedeniyle ciddi bir sağlık sorunudur.
Migren baş ağrısı klinik
olarak paroksismal gelen, tedavisiz ya da tedavinin etkin olmaması nedeni ile
saatlerce, hatta bazen bir iki gün sürebilen, genellikle tek taraflı yerleşim
gösteren, zonklayıcı özellikte, kişinin günlük yaşam aktivitelerini engelleyecek
derecede şiddetli ve başın hareketleri ile artan ağrılar olarak kabul
edilmektedir. Bu ağrılar sırasında kişinin bulantı ve kimi zaman kusması
olabilmekte, ışık ve ses gibi uyaranlardan rahatsız olduğundan çoğu zaman loş
ve sessiz bir odada uzanmayı tercih etmektedir.
Baş ağrısı başlamadan önce görsel bozukluklar gibi
öncü belirtiler görülebilir (aura). Işığa ve sese karşı duyarlılık vardır. Mide
bulantısı, kusma isteği veya kusma da genellikle bulunur.
Gerilim Tipi Baş Ağrıları
Gerilim tipi baş ağrısında şiddetli olmayan, sürekli
bir ağrı olup zonklama söz konusu değildir. Başta ve boyunda basınç ya da
gerilme hissi vardır. Genellikle iki taraflıdır. Aşırı fizik aktiviteyle
artmaz. Bulantı kusma, ışık ve sese duyarlılık yoktur.. GTPA Gerilim tipi
başağrısı lateralizan ve zonklayıcı olmayan, şiddetli olmayan, fiziksel
aktiviteyle artış göstermeyen, bulantı ve/veya kusmanın eşlik etmediği ve foto
ve fonofobinin hiçbiri veya sadece birinin olduğu ağrı tipi olarak tanımlanır
Küme Tipi Baş Ağrıları
günde 1‐8 kez tekrarlayan, sıklıkla gece uykudan uyandıran bir
ağrıdır. Her zaman aynı göz çevresine orbital, supraorbital ve/veya temporal
ağrı lokalize olur. Ağrı çok şiddetli, batar, oyulur özelliktedir. Ortalama 1
saat (15‐180 dak) sürer.
İpsilateral otonomik bulgular (ipsilateral konjunktival kanlanma ve/veya göz
yaşarması, nasal konjesyon ve/ veya burun akıntısı, göz kapağı ödemi, alın ve
yüzde
terleme, miyozis ve/veya pitozis eşlik eder. genellikle tek göz çevresinde ve
şakakta şiddetli ağrı vardır. Saniyeler süren ağrı atakları arka arkaya kümeler
halinde gelir. Genellikle uyku sırasında gelişir. Beraberinde burun tıkanıklığı
ve gözde kızarma, yanma, sulanma olabilir. 10-15 dakikada şiddetlenip, 30-45
dakikada sonlanır. 15 ile 180 dakika arasında sürebilir. Ataklar haftada bir
görülebileceği gibi, yılda bir de olabilir. Erkeklerde daha sık görülür.
Sık Karşılaşılan Diğer Baş Ağrısı Formları
Kadınlarda adet döneminde görülen baş ağrısı: Adet
döneminde ve adet başlamadan hemen önce görülebilir, yumurtlama döneminde de
olabilir. Migrene benzer bir ağrıdır. Hormonal değişikliklerle ilgilidir.
Sinüs baş ağrısı: Şiddetli, sabit bir ağrıdır, alında,
burun çevresinde olup gözlere vurabilir. Beraberinde, burun akıntısı, burun
tıkanıklığı, geniz akıntısı, ağız kokusu gibi belirtilerin de tümü ya da bir
bölümü bulunabilir.
Allerjiye bağlı baş ağrısı: Başta zonklama, gözlerde
yaşarma ve kaşınma ile sinüslerde tıkanma ile kendini gösterir.
Kafeine bağlı baş ağrısı: Aşırı kafein alınmasına
bağlı zonklayıcı bir ağrıdır.
Yorgunluğa bağlı baş ağrısı: Ağrı başın belli
bölgesinde sınırlı değildir, başın genelinde olur. Aşırı fiziksel aktivite,
hapşırma-öksürme gibi nedenlerle orya çıkar.
Depresyon
Hepimiz
zaman zaman kendimizi üzgün ya da çökkün hissederiz. Bu hisler genellikle bir
iki haftadan uzun sürmez. Bazen bu duruma girmemizin bir nedeni olur, bazen
nedensiz yere üzülürüz. Genellikle bu hislerle baş edebiliriz – örneğin bir
arkadaşımıza dert yanarız - ve çoğunlukla bunun dışında başka bir şey yapmamıza
gerek kalmadan bu hisler geçer.
Fakat
depresyonda:
- Bu hisler günler
içinde geçmez ve haftalar ya da aylar boyunca sürer
- ve o kadar kötüdürler
ki yaşamınızın akışını bozmaya başlar
Peki
depresyon nasıl bir histir?
Depresyondaki
pek çok kişide aşağıda listelenen belirtilerin hepsi görülmez, ancak pek çok
kişide en az beş ya da altısı gözlenir.
- Gün içinde, zamanın çoğunda
(genellikle sabahları daha çok olmak kaydıyla) kendinizi üzgün
hissedersiniz
- daha önce keyif aldığınız
şeyler size keyif vermemeye başlar
- karar vermek eskisine göre
zorlaşır
- normalde baş edebileceğiniz
yaşamsal sorunlarla baş etme gücünüz azalır
- kendinizi fiziksel olarak
çok yorgun hissedersiniz
- bir türlü rahat edemezsiniz
ve kolay sinirlenirsiniz
- iştah ve kilo kaybı olur
(ama bazen tersine iştah artışı da olabilir)
- uykuya dalmak güçleşir ve
her zamankinden daha erken uyanmaya başlarsınız
- cinsel isteğiniz azalır
- kendinize güveniniz azalır,
- kendinizi değersiz, işe
yaramaz hissedersiniz ve ümidiniz azalır
- diğer insanlarla
etkinliklere katılmaya soğuk bakmaya başlarsınız
- sizi normalde rahatsız
etmeyecek şeyler asabınızı bozmaya başlar
- tüm bu sayılanlar genellikle
sabahları daha kötüdür
- intihar fikirleriniz
olabilir
- Unutkanlık ve benzeri
şikayetler
Özellikle
sinsi başlayan depresyonlarda siz bu durumun tıbbi kökenli bir durum
olabileceğini anlamayabilirsiniz. Yaşamsal sorunlarla baş etme gücünüz azaldığı
için kendi kendinize bu durumun tembel ve yetersiz olduğunuzu, ya da artık
yaşlandığınızı söylüyor olabilirsiniz. Genellikle diğer insanlar size sorunları
büyüttüğünüzü ve içinden çıkılamaz bir durumun olmadığını söylese de, siz
çaresiz olduğunuzu hissedersiniz.
Yaygın
bedensel ağrılar, enerji eksikliği, güçsüzlük, takatsizlik olur. Eğer daha
önceden teşhis edilmiş fiziksel bir hastalığınız varsa bunun belirtileri artar.
Fiziksel belirtiler depresyonun ilk belirtileri arasındadır.
Depresyonun
nedeni nedir?
Depresyon
bazen belirli bir yaşamsal olayla ilişkilidir. Bu olay genellikle hayal
kırıklığı yaratan, sizi zedeleyen bir kayba bağlıdır. Bu kayıp bir yakınınızın
ölümü olabileceği gibi, para ya da itibar kaybı da olabilir. Fakat depresyon
genellikle tek bir olayla ilişkili değildir ve birden fazla nedeni vardır.
Aşağıda depresyonun olası nedenleri listelenmiştir.
Yaşamsal
olaylar
Boşanma,
sadakatsizliğe uğrama, iş kaybı depresyona neden olabilir. Genellikle bu tür
olaylar insanı bir iç hesaplaşmaya sokar. Bu hesaplaşma haftalar ya da aylar
boyunca devam edebilir. Çoğunlukla insan bu kaybı kabullense de bazen
depresyonla sonuçlanırlar.
Bazı
koşullara maruziyet
Yalnızlık,
arkadaşsız kalma, askerlik ya da bazı toplumsal olaylar gibi stresli koşullara
maruz kalmak, fiziksel tükenmişlik gibi koşullar depresyona neden olabilir.
Fiziksel
hastalıklar
Fiziksel
hastalıklar genellikle beynin işleyişini bozarak depresyona neden olabilir.
- kanser ya da kronik kalp
hastalıkları gibi yaşamı tehdit eden hastalıklar
- artrit gibi uzun ve ağrılı
hastalıklar
- özellikle gençlerde viral
enfeksiyonlar
- hormonal hastalıklar
- kişilik yapınız:
Bazılarımızın
genetik nedenler ya da erken yaşamsal olaylar nedeniyle kişilik yapısı
depresyona eğilimli olabilir.
Alkol
Düzenli
alkol tüketimi sizi depresyona meyilli kılabilir.
Cinsiyet
Kadınlar
erkeklere göre depresyona daha meyillidir. Bu, erkeklerin hislerini daha az
açıklamasının bir sonucu olabileceği gibi kadınların gündelik yaşamda (iş
yaşamında ya da çocuk yetiştirirken) daha fazla travmaya maruz kalmasıyla da
ilişkili olabilir.
Genler
Bazı
ailelerde depresyon vakaları birikir. Eğer bir ebeveyniniz ağır bir depresyon
geçirdiyse, bu, sizin depresyona girme riskinizi 8 kata yakın arttırır.
Baş Ağrısı Depresyon
İlişkisi
Bu alanda yapılan
çalışmalar Baş Ağrısı problemi çeken bireylerin en az yarısında Baş
Ağrısına eşlik eden psikolojik problemlerin varlığına işaret etmektedir.
En sık karşılaşılan psikolojik problemler Depresyon,Anksiyete Bozuklukları,
Kişilik Bozuklukları, Özellikle çocuklarda ve ergenlerde sosyal fobilerin ve
içe dönük kişilik yapılarının baskın olduğu izlenmektedir.Ayrıca Kronik stres
yaşantılarının Baş Ağrısı probleminde etkili olduğu bilinmektedir
Depresyon Özellikle kronik
gerilim tipi baş Ağrısı ve Migrende sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Toplumda
görülme sıklığı ile karşılaştırdığımızda Baş ağrısı çeken hastalarda
Depresyonla karşılaşılma olasılığı 2 kat fazladır.
Depresyon, Diğer tüm kronik
hastalıklarda hastalık seyrini olumsuz etkilediği gibi Baş Ağrısı tedavi
sürecini de olumsuz etkileyerek Ağrının daha kuvvetli hissedilmesine ve
uygulanan tedavilere karşı direnç geliştirilmesine neden olmaktadır.
Depresyon ve Baş Ağrısı
ilişkisine bakıldığında birkaç değişik ilişki biçimi izlenmektedir Bazen Depresif
bir atak baş ağrısı problemini tetiklemişken Bazen da kronikleşmiş ağrıyla baş
edemeyen birey bir tür öğrenilmiş çaresizlik olgusunu yaşayarak depresyonla
karşılaşmaktadır. Geçmek bilmeyen Ağrılar Bireyin yaşam
kalitesini,motivasyonunu,işgücünü,cinsel hayatını ,evliliğini , okul
yaşamını ve dahi sosyal hayatını etkileyerek depresif bir sürecin
içine girmesine sebep olabilmektedir.
Baş Ağrısı-Depresyon
ilişkisinde bir başka ilişki de Ağrı kesici ilaçların kötüye kullanımı
yada yanlış kullanımıdır. Ağrılarla yapılandırılmış bir tedavi modeliyle baş
etmek yerine kolayca başetmek adına ağrı kesici ilaçları tüketmeye başlayan
bireyler bir tür kısır döngünün içene girerek depresif bir sürecin içine
girerler. Yapılan çalışmalar Baş Ağrısı hastaları içinde ilaç kötüye kullanım
oranı ile depresyon oranları arasında yüksek korelasyon olduğunu
göstermektedir.
Baş Ağrısı
Problemlerinde tedavi süreci açısından ,Depresyonu kontrol altına
almak ve tedavi etmek son derece önemlidir.
Baş Ağrısı –Anksiyete
Bozuklukları İlişkisi
Anksiyete Bozuklukları
özellikle yaygın Anksiyete bozukluğu,Panik bozukluk,Beklenti
Anksiyetesi,Performans Anksiyetesi Sosyal Fobi gibi formlar Baş Ağrısı
problemlerinde sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.
Anksiyete Bozuklukları,
genel Kabul görmüş adıyla Kaygı bozuklukları Baş Ağrısını tetikleyen
özelliklerde olduğu gibi,Baş Ağrısı probleminin zengin semptom yelpazesinde de
yer alabilir.Özellikle Migren tipi Baş Ağrıların da oldukça sık biçimde
karşımıza çıkmaktadır .Baş Dönmesi, Çarpıntı ,bulantı Kusma hissi sersemlik
gibi öncü Migren belirtileri sıklıkla kaygı bozukluğu ile karştırılılarak
bireylere zaman kaybettirebilir. Bu durum ancak Uzman bir hekim tarafından
ayırt edilebilir.
Baş Ağrısı problemlerinde
en sık karşılaştığımız Kaygı bozukluğu formu beklenti Anksiyetesi,ve performans
ankseyetesi formlarıdır.Başı Ağrıyan birey bir süre sonra yine başım ağrıyacak
beklentisi içine girerek bu formun yerleşmesine neden olur bu tip bir genelleme
eğilimi aslında bir tip düşünce bozukluğudur,otomotikleşen bu düşünce biçimi
tedbir geliştirmek adına ağrı kesici kötüye kullanımında sebep olan neden
arasındadır
Performans Anksiyetesi ise
daha çok Baş Ağrısının kronikleştiği bireylerde karşımıza çıkar Baş Ağrısı
yaşayacağı endişesiyle ,cinsel,sosyal,yaşamdan kaçınma eğilimi performans
Anksiyetesini besleyen en önemli gerekçedir.Baş Ağrısı nedeniyle
gelişen yetersizlik endişesi kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyerek
sosyal, kültürel,cinsel,yaşamlarında olumsuz etkiye sebep olarak kişinin yaşam
kalitesini önemli ölçüde olumsuz etkiler.Okul Çağı çocuk ve ergenlik
dönemlerinde ise bu durum daha dramatik sonuçlara sebep olabilir sınav kaygısı
ve stresle birleşerek başka bir form psikiyatrik psikolojik bozukluklara sebep
olabilir
Anksiyete Bozuklukları Baş
Ağrısı problemlerinde dikkat ile izlenmeli ve kontrol altına alınmalıdır.
Baş Ağrısı-Stres İlişkisi
Stres birçok sağlık
probleminde olduğu gibi Baş Ağrısı probleminde de etkili bir olgudur.Günlük
yaşamımızın vazgeçilmezi olan stresörler kontrol altına alınmadığında bir çok
sağlık probleminin tetikleyici unsuru olabileceği gibi mevcut sağlık sorunumuzu
kötüleştirebilen en önemli faktörlerdir.
Ancak Stres tek başına
herhangi bir hastalığın tek sorumlusu değildir, tetikleyici ve kötüleştirici
etkiye sahiptir. Stres kabaca insanoğlunun taşıyabileceği yükten daha fazlasına
maruz kaldığı durumlar olarak
tarif edilebilir. En
belirgin özelliği bireyi psikolojik ve biyolojik olarak zorlamasıdır. Zorlanan
Biyoloji ve psikoloji muhtemelen genetik olarak yatkınlık taşıdığı en zayıf
halkadan zarar görür ve sağlık sorunu ortaya çıkar
Migren hastalarının ¾’ü
atakların stres ile tetiklendiğini bildirmiştir. Stresli bir olay sırasında
sempatik sinir sistemi ve hipotalamik-pituiter-adrenal aks aktive olur. Buna
yanıt olarak salınan Kortikotropin Salgılatıcı Hormon (CRH) uyarılması ile
birlikte kortizol ve epinefrin salınımı gerçekleşir. Bunları takiben endorfin ve dopaminerjik sistem aktive olur. Bu
durum diğerleri ile birlikte N metil D aspartik asit ve opioid reseptörlerinin aktivasyonunu sağlar.
İnterlökin (IL, Tümör Nekroz Faktör , IL-6 ve nitrik oksit de aktive olur. Stres aynı
zamanda durada yerleşen mast hücrelerini de aktive eder. Stresli bir olay
süresince salgılanan CRH, meninks ve durada trigeminal afferentlerin yanında
bulunan mast hücrelerini aktive ve degranüle eder. Tüm bu olayların sonucunda
strese bağlı migren atağı tetiklenir.
Stres ve sağlık sorunları
ilişkisi çok tartışılan bir konudur hem fikir olunan noktalar tetikleyici
ve seyri kötüleştirici etkisidir. Stres, Akut yani ani beklenmedik ve
genellikle herkes için stres sayılabilecek nitelikte yaşandığında tetikleyici
işlevi çok daha yüksektir. Deprem, Yangın, Yakın Kayıpları,İşkayıpları,sosyal
çevre kaybı gibi beklenmedik yaşantılar bireyler için zorlayıcı etkiye
sahiptirler. Bu zorlayıcı faktörler genetik yatkınlığımız olan herhangi
bir sağlık sorununu tetikleyebilir .
Akut Stres bu
anlamıyla Baş Ağrısı problemlerinde de tetikleyici işleve sahiptir.
Kronik Stres ise diğer tüm
sağlık sorunlarının seyrini olumsuz etkilediği gibi Baş Ağrısı Problemlerinin
seyrini de olumsuz etkiler Kronik İş sorunları, Kronikleşmiş Evlilik sorunları,
Kronikleşmiş Aile sorunları gibi durumlar Baş Ağrısı Probleminin tedavi seyrini
ve ağrının daha yoğun yaşanılmasına sebep olarak tüm süreç üzerinde etkili
olur. Bura da dikkat edilmesi gereken durum ağrı nedeniyle ikincil kazançlardan
sakınılmasıdır Baş Ağrısı problemlerinin arkasına gizlenerek sorunlardan kaçma
eğilimi oldukça sık karşılaştığımız bir davranış biçimidir.
Stres Baş Ağrısı
Problemimde etkilidir ve mutlaka kontrol altına alınmalıdır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder