Özürlülerin farklı,
“normal dışı” algılanması, kitle iletişim araçlarındaki sunum biçimlerini
etkileyerek belli stereotipilerin geliştirilmesine yol açmıştır. Bu
stereotipiler şüphesiz öteden beri toplumun özürlülerle ilgili geliştirdiği
çeşitli mitlerin bir sonucudur.
Ancak bu
stereotipilerin öne çıkarılması ve dolaylı ya da dolaysız vurgulanması olumsuz
tutumları pekiştirici bir rol oynar.
Kitle iletişim
araçlarındaki baskın görüntü, özürlülerin başarısız ve “trajik” bir yaşam
sürdükleri, “normal” bir yaşam sürdürmenin yolunun insanüstü bir güç ve
yeteneğe sahip olmaktan geçtiği görüntüsüdür. Bu inançlar sonucu iki temel
sunum biçimi ortaya çıkar: Kurban ve kahraman
Kurban imajı,
trajik, yardıma muhtaç ve acınası kişileri, kahraman imajı, neşeli, başarılı,
iyiliksever kişileri yansıtmaktadır.
Kitle iletişim
araçlarında özürlü kişilerle ilgili sıkça tekrarlanan stereotipileri şu şekilde
sınıflayabiliriz:
- Zavallı ve acınası kişiler olarak özürlüler,
- Şiddet objesi olarak özürlüler,
- Uğursuz ve günahkar kişiler olarak özürlüler,
- Konuyu destekleyici veya biblo olarak özürlü kişiler,
- Süper yetenekli kişiler olarak özürlüler,
- Alay objesi olarak özürlüler,
- Kendine acıyan ve kendi kendinin düşmanı olan kişiler olarak özürlüler,
- Yük olarak özürlüler,
- Cinsel olarak anormal kişiler olarak özürlüler,
- Toplum yaşamına tam katılımda yetersiz kişiler olarak özürlüler
- Normal bir kişi olarak özürlüler.
Medya stereotipileri
ve önyargıları pekiştiren ya da toplumu özürlü kişileri anlamak ve olumlu
tutumlar geliştirmek konusunda eğiten çok güçlü bir araçtır. Özürlü kişiler
televizyon, radyo, gazete ve dergilerde olumlu sunulduğunda olumsuz tutumların
değiştirilmesi yönünde önemli bir kapı açılmaktadır. Bu kapsamda medyada
özürlülüğün sunum biçimleri konusunda izlenmesi gereken temel stratejiler
şunlar olmalıdır:
1. Odak noktası özürlülük değil insan olmalıdır. Özürlü kişilerin toplumdaki herhangi bir insandan farkı yoktur.
Herkesle eşit, aynı insan ve vatandaşlık haklarına sahip, saygı görmeyi hak
eden bireylerdir. Kariyerleri, ekonomik düzeyleri, yaşam biçimleri herkes de
olduğu gibi farklı farklıdır. Arkadaşları, özel ilişkileri, eşleri, çocukları,
aileleri, hoşlandıkları ve hoşlanmadıkları, işleri, hobileri, sorunları ve
sevinçleri vardır. Bazılarının ciddi sağlık sorunları olmakla birlikte hepsi
hasta değildir, sürekli yardım ihtiyacı olan, yardım toplayan, bütün gün yalnız
başına oturan, depresif ve hiçbir işe yaramayan kişiler değillerdir.
Medyada özürlü
kişilerin yer aldığı programlarda çok gerekmedikçe özürlülüğe
odaklanılmamalıdır. Tedavi edilemeyen hastalıklar, doğumsal özürlülükler veya
ağır yaralanmalar hakkında insanları çok kederlendirecek hikayeler anlatmaktan
kaçınmalıdır. Bunun yerine bu durumun insanların ulaşım, barınma, uygun sağlık
hizmeti alma, iş olanakları ve ayrımcılık gibi konularda yaşam kalitelerini
nasıl etkilediğine odaklanmalıdır.
1. Dil ve terminoloji kullanımına özen gösterilmelidir. Dil fikirlerin, algıların ve toplumsal tutumların
paylaşılmasında güçlü ve önemli bir araçtır. Günlük dilde kullanılan özel
deyimler ve terimler kişilere ve onların imajına zarar verebilir. “Kader
kurbanı”, “felakete uğramış”, “ıstırap çeken”, “zavallı” gibi duygusal
sözcükler veya “tekerlekli sandalyeye mahkum”, “tekerlekli sandalye bağımlısı”
gibi duygusal deyimler kişileri aşağılayıcı ve izleyenlerin gözünde acıma
duyguları uyandıran ifadelerdir.
2. Genelleştirmeden ve etiketlemeden kaçınmalıdır. Özürlüler, engelliler, özürlü, engelli, körler, sağırlar gibi
özelleşmiş bir grubu ifade eden genellemeler bu kişileri toplum içinde farklı
bir konuma oturtan ifadelerdir. Bunun yanı sıra spastik, mongol, beyin özürlü
gibi ifadeler damgalayıcı ifadelerdir. Özürlülük bireylerin bir çok
özelliğinden biridir. Bu özelliğe yapılan vurgu onların insan yönünü ikinci
plana iter. Bunu yerine “özürlü kişiler”, “özürlü birey”, down sendromlu kişi
gibi ifadeler kullanılmalıdır.
3. Başarı abartılmamalıdır.
Çeşitli alanlarda başarılı olmuş özürlü kişileri süper insan veya kahraman
olarak sunmayın. Her ne kadar toplum başarılı kişileri taktir etse bile, özürlü
bireyleri süper yetenekli olarak sunmak bütün özürlü bireylerden aynı düzeyde
başarılı olma beklentisi yaratır. Ayrıca özürlü kişilerde varolabilmenin tek
yolunun çok başarılı olmaktan geçtiği duygusu uyandırır ki bu hiç kimse için
mümkün değildir.
4. Yapamadıklarına değil yapabildiklerine odaklanılmalıdır. Özürlü kişileri toplum yaşamına aktif olarak katılan kişiler
olarak gösterin. Özürlü olmayan kişilerle birlikte sosyal yaşama ve iş yaşamına
katılım engellerin ortadan kaldırılmasına ve iletişim kanallarının açılmasına
yardımcı olur.
5. Yardım gereksinimi istismar edilmemelidir. Özürlü kişileri sürekli olarak başkalarından yardım talep eden,
para toplayan kişiler olarak göstermek yalnızca pasif alıcı, acınması gereken
kişiler olarak görünmelerine ve insanların kaçınmasına neden olan bir sunum
biçimidir. Özürlü kişiler özürlü olan ve olmayan herkesle eşit ilişki içinde,
aldığı kadar veren kişiler olarak sunulmalıdır.
6. Özürlülüğün bazı sonuçları eğlence aracı olmamalıdır. Özürlü kişiler komik, tuhaf ve gülünç kişiler değillerdir.
Özürlü kişilerin böyle sunulması onların aşağılanmasına neden olduğu gibi,
toplumu da onları ciddiye almalarını engelleyen bir yaklaşımdır.
7. Özürlü kişiler cinsel olarak anormal kişiler değillerdir. Gerçekte ne aseksüel ne de cinsel sapkınlıkları olan kişilerdir
ve bu şekilde yansıtılmamalıdırlar. Bu algılama çok daha kolay cinsel istismara
uğramalarına neden olmakta, veya karşı cinsle sağlıklı ilişki kurmalarına engel
olmakta, zaman zaman insanları korkutan bir obje olarak algılanmaktadırlar.
8. Yapılan çalışmalarda özürlü kişilerden ve organizasyonlarından
danışmanlık alınmalıdır.
Yazarlar, gazeteciler, yapımcılar çalışmalarını topluma sunmadan önce
doğruluğunu kontrol etmekle sorumludurlar. Özürlülükle ilgili konularda özürlü
kişiler uzmandır. Hataları önlemek için özürlü kişilerden, organizasyonlardan
danışmanlık almak en iyi yoldur.
9. Özürlü kişilerin medyada çalışmaları desteklenmelidir. Medya kuruluşları özürlü kişileri istihdam etmek için daha çok
çaba harcamalıdırlar.Özürlü kişiler medyanın tüm kademelerinde yer aldıkça
özürlülere yönelik medya tutumları da değişecektir.
10.
Özürlü
aktörlere yer verilmelidir. Özürlü
karakterlerin yer aldığı her çalışmada mümkün olduğunca özürlü aktörler
kullanılmalıdır
11. Medya kuruluşlarına ve medya içeriğine ulaşılabilirlik
artırılmalıdır. Özürlü kişilere eşit istihdam
olanakları yaratmak için medya kuruluşları binalarını, ekipmanlarını, politika
ve uygulamalarını özürlü kişilere uygun bir hale getirmelidirler. Medyada yer
alan tüm yayınların özürlü kişilerin yararlanabileceği formatta olması
önemlidir. Örneğin TV programları işitme özürlü kişiler için işaret dili veya
alt yazı ile desteklenmeli, yazılı basın görme özürlü kişiler için farklı
formatlarda ulaşılabilir olmalıdır. (braille, elektronik format vb) Bu özürlü
bireylere net bir şekilde toplumun değerli bir üyesi oldukları mesajı
verecektir ve onların sosyal yaşama katılım çabalarını artıracaktır.
12.
Medya
kuruluşlarının tüm çalışanlarını özürlülükle ilgili konularda eğitilmelidir. Böylece özürlü kişilere yönelik farkındalıkları artacak,
uygulamada karşılaştıkları zorluklar azalacak ve bunların ürünlerine
yansımaları değişecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder