Sağlık ve hastalık, insanlık tarihi boyunca var olan bir ikilemdir.
İnsan değiştikçe, geliştikçe hastalıklarda paralel bir seyir izlemiştir.
İnsanoğlu değişik zaman dilimlerinde, değişmez biçimde hastalıklarla mücadele etmiştir.
Yirminci yüzyıl öncesi ağırlıklı olarak enfeksiyon hastalıklarıyla savaşmak
zorunda kalan insan, içinde bulunduğumuz çağda ise kronik hastalıklarla
savaşmak zorunda kalmıştır.
Hastalıklar çoğu zaman dingin bir denizde aniden çıkan
fırtına gibidir, bir anda iklimimizi değiştirirler. Sessiz ve derinden
gelirler, belirtileri günlük hayatımıza serpiştirilmiş dağınık şikâyetler gibidir.
Ancak bir hekimin anomnezi sonucunda bir araya getirilebilen bu dağınık tablo
çok daha önemli bir anlamı ihtiva eder.
En önemli sorumluluğu varlığını sürdürmek olan insan,
karşılaştığı tehditleri bu sorumluluk duygusuyla aşmaya çalışır. Başlangıçta
belki biraz karamsar, biraz şaşkın, birazda kendisini çevreleyen algının
etkisiyle umutsuzluk içine düşebilir. Ancak süreç ilerledikçe her insanın
içindeki temel isteklendirme olan yaşama arzusu galip gelerek süreci kontrol
altına alır. İnanılmaz bir çaba ile kendisine iyi geleceğini düşündüğü bilginin
peşine düşer ve artık insanoğlu için hastalıklarla baş edebilme konusunda
ustalaşma süreci başlamıştır. Nasıl ki bir diyabet hastası çok sevdiği şekerle
düşman olabiliyorsa, kalbi ile problemi olan kişide bir anda sporla dost olabiliyor.
bu keskin dönüşüm aslında insanın iradi ve zihinsel yeteneklerinden kaynaklanmaktadır. İnsan, doğada nesneler dünyasına anlam yükleyebilen
tek canlıdır. Yaşama yüklediğimiz anlam ne kadar sağlam ise hastalık yâda
yaşamın önündeki herhangi bir tehdit karşısındaki irademiz de o kadar sarsılmaz
ve sağlam olacaktır.
Hastalıklarla mücadele konusunda temel sorun durumu algılayış biçimimizdir.algımız,içinde
yetiştiğimiz kültürün öğeleri ,almış olduğumuz eğitim ,teneffüs ettiğimiz siyasal atmosfer ,pedagojik
unsurlar ve ihtiyaçlarımız dan beslenir.algının yapısı esnek ve
değiştirilebilirdir.
Algının en önemli görevi karşılaşılan yeni duruma uygun
tepkiyi üretmektir. akomodasyon(ayarlanma) ve asimilasyon(özümseme) bu sürecin
en önemli unsurlarıdır. Yeni duruma ayarlanmamız ve özümsüye bilmemiz yeni
durumla baş etmemizi kolaylaştıracaktır. Algımız hastalığımızı yönetmedeki en
önemli yardımcımızdır.
Hastalığı yönetmek ancak hasta olmayı öğrenmekle mümkündür.
Hasta olmayı öğrenmekse hastalığı tanımakla mümkündür. bu sürecin ilk aşaması,
tedavimizi üstlenen hekiminize güven duymaktır.
Hastalık hakkında ki bilgileri filtre ederek size sunan hekiminiz dışındaki
test edilmemiş bilgilere ihtiyatla ve şüpheyle yaklaşmak sürecin kontrol altına
alınmasında son derece önemlidir.
Hastayla hekim arasındaki güvene dayalı sağlam ilişki
belirsizlik içeren hastalık sürecini yeniden çerçeveleyebilmemize yardımcı
olacak tek ve en önemli ilişkidir. İkinci aşama, içinde bulunduğumuz psiko-
sosyal koşulları, ekonomik koşulları ve toplumsal rollerimizi yeniden gözden geçirmektir.
Gerekli görüldüğü takdirde yeni bir yaşam stratejisi hazırlamaktır.
Hastalıklarla baş etmeyi ikiye ayıra biliriz, birincisi
hasta olmadan önce düzenli kontrollerden geçmek diğeri ise tedavi disiplini ne
sadık kalmaktır. Öncelikle hastalığı kabul etme aşamasında geç kalmamalıyız. Bu
konuda geç kalmak tüm tedavi sürecinin aksamasına neden olabilecektir.
Özellikle duygusal eğilimlerimiz yâda psikolojik aygıtımızın kırılganlığı kabul
sürecini uzatan en önemli belirleyicilerdir. İsyanımızın ve dirençl erimizin
çevresel yansımaları ne kadar süreceği belli olmayan bu süreci daha da
zorlaştırabilir. Özellikle hasta yakınlarına tavsiyem hasta bireyin isyan ve
saldırganlığının kendilerine değil hastalığa karşı olduğunu anlamalarıdır.
Durumu böyle değerlendirmek hastayı ve yakınlarını rahatlatacaktır.
Hastalıkla mücadele
prensiplerinin önemli parçalarından biride hastalığın ve sonuçlarının
neyi tehdit ettiğinin fark edilmesidir.bu farkındalık mücadele gücümüze katkıda
bulunacaktır.zira bilinç durumdan
haberdar olmak değil neyin tehdit altında olduğunu da bilmektir..
Tedavi sürecine yaklaşım ise ayrıca önemli bir husustur.
Tedaviden doğan yan etkiler veya benzeri durumlar tedavinin olumlu
sonuçlarından daha önemli değildir. Unutulmamalıdır ki tedaviden doğan yan
etkiler kontrol altına alına bilir, fakat bu yüzden tedaviden kaçmak ya da
aksatmak kontrol edilemez sonuçları beraberinde getirebilir. Unutmayalım ki
hekimimiz elindeki en uygun tedaviyi bizim için uygulamaktadır.
Kronik rahatsızlıklar la baş etmeyi güçleştiren bir diğer
durum ise hastalığın alevlenme dönemleri veya ataklar dönemidir. Böyle si
durumlarda yapılması gereken en başa dönmek değil bu durumun sürecin bir
parçası olduğunu anlamaktır. Bu anlama becerisi bizi geriletmeyeceği gibi bu
istenmeyen dönemi çabuk ve en az zararla atlatmayı da beraberinde getirecektir.
Çünkü özellikle hastalığın bu dönemlerinde irademizi test etmek son derece
önemlidir. Bu süreci kaygı ve panik içinde atlatmak ise bize yeni yükler
getirecektir.
Unutulmamalıdır ki hastalık kronik olsun akut olsun bilinçli
ve örgütlü şekilde mücadele etmemizi gerektiren bir realitedir. Hastalığı
anlamak tanımak ve hastalığı yönetmek bu sevimsiz durumdan kurtulmamızı
sağlayacak en önemli unsurlardır. Hastalığın yaşamımızı kontrol etmesine izin
vermeden biz onu kontrol edelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder