MULTİPL
SKLEROZDA PSİKOSOSYAL FAKTÖRLER
Multipl
Sklerozlu Kişilerde Duygudurum Değişiklikleri
Uzun
yıllardır bu alanda yapılan çalışmalar , duygudurum değişikliklerinin multipl
sklerozun (MS) önemli bir özelliği olduğunu bildirdi. ‘Anlamsız bir rahatlık
özellikle sıktır ve kadınlarda erkeklerden oldukça fazladır. Histerik ve
duygusal rahatsızlık, erkeklerde bile ortaya çıkabilir. Mental bozukluk, çok
nadir olarak kronik bir akıl hastalığına varır
1926’da,
Cottrel ve Wilson duygudurum değişikliklerinin ana semptomlarını öfori, ötoni
(eutonia), spes sclerotica (optimizm)
ve duygusal depresyon rahatsızlığı olarak tanımladı. Bu semptomlar bugün hala
MS’li kişilerde görülür, fakat daha az sıklıkta bildirilir. Kıyaslandığında, bugün
görülen önemli psikiyatrik semptomlardan biri depresyondur; o da Cottrell ve
Wilson’un çalışmasında hastaların yalnızca %10’unda bildirilmiştir.
Psikolojik Rahatsızlıkların Yaygınlığı
Depresyon,
MS’li kişilerde oldukça yaygındır. MS’te depresyonun genel yaygınlığı, toplum
örnekleminde veya kesitsel çalışmalarda %40-45’tir. Bununla
birlikte, bu rakamlardan semptomların ne kadar şiddetli olduğunu bilmek zordur.
Muhtemelen bu insanların sadece bir bölümü psikiyatrlar tarafından görülüyordur
ve sadece birkaçı özel psikiyatrik tedavi alıyordur.
110
kişilik bir çalışma sırasında; sinirlilik, zayıf konsantrasyon, düşük
duygudurum, anksiyete ve aşırı memnunluk hali; romatizma tipi durumlar gibi
fiziksel engeli olan hastaların oluşturduğu kontrol grubuna göre MS’li
kişilerde anlamlı şekilde daha sık görülmüştür. Aşırı memnunluk hali nadirdir,
MS’li hastaların yalnızca %10’u kadarında görülmüştür. Duygusallık – patolojik
gülme veya ağlama – da katılımcıların küçük bir miktarında tanımlanmıştır.
MS ile
Korelasyonu
Psikolojik
rahatsızlıklar, MS’in belli yönleriyle ilişkilendirilebilir En yaygın semptomların – anksiyete ve
depresyon – sosyal stres ve destek eksikliği gibi çevresel faktörlerle ilişkili
olabileceği gözüküyor, fakat beyin patolojisi (MRI kullanılarak tespit edilen)
veya hastalık şiddeti ve süresi ile bir ilişkisi olabileceği gözükmüyor. Bütün
rahatsızlıklarda durum böyle değildir. Öfori ve duygusallığın her ikisi de daha
organik temelli semptomlar ve bu alevlenmenin ortaya çıkması ile ve de genel
MRI lezyon yükü ile ilişkilidir.
Zemin
Hazırlayan Faktörler
Genetik
savunmasızlığın ailesel geçmişi gibi, psikolojik rahatsızlıklar için zemin hazırlayan
faktörlerin olabileceği ileri sürülüyor. Schiffer tarafından yürütülen bir
çalışmada, MS’li kişilerin ailesindeki psikiyatrik rahatsızlıkların sıklığı
değerlendirildi. Bipolar hastalığı olan 15 hastadan 10’unun afektif
bozukluğu olan akrabası vardı. Unipolar hastalığı olanlarda bu oran çok daha
azdır (1/16). Bu nedenle MS’li ve bipolar hastalıklı kişilerde genetik
faktörler ilişkili olabilir.
İntihar
MS’li
kişilerdeki önemli psikiyatrik morbidite nedeniyle bu kişilerde oldukça büyük
intihar riski vardır. Kanada’daki bir çalışmadaki 2348 MS hastasının
oluşturduğu topluluktaki 115 ölüme dayanarak MS’li kişilerdeki intihar riskinin
genel nüfusa göre 7,5 kat daha fazla olduğu tahmin edilmektedir.
MS’li
kişilerde intiharla ölüm riskinin Danimarka’daki araştırmasında, başlangıç
destek grubundaki 5525 vakanın 53’ü intihara kalkıştı. Riskin
aşağıdaki durumlarda daha yüksek olduğu bulundu:
·
30 yaşından önce MS başlangıcı olan erkeklerde
·
30 yaşından sonra MS başlangıcı olan kadınlarda
·
Tanıdan sonraki ilk 5 yıl içinde
Eğer
risk döneminin tepe noktası resmi tanı koyulduktan sonraki 5 yıl ise, bu risk döneminin
aslında muhtemelen hastalığın başlangıcından sonraki 10 yıl olduğunu gösteriyor
Hastalığın doğal gelişim aşamaları açısından bu, kötüleşen/hafifleyen hastalık
genelde kronik olarak ilerleyici olduğunda ve engelliliğin ve diğer semptomların
şiddeti daha fazla belli olduğunda olmaktadır. Bu insanların intihardan önce
bunalımlı olup olmadıklarını veya intiharın ani bir hareket mi olduğunu tespit
etmek zordur. Çoğu çalışma başarısız intihar girişimlerini hesaba
katmadığından, bu rakamlar az çok yanıltıcı olabilir.
Psikoz
MS’in
psikiyatrik belirtilerinin başka bir göstergesi psikozdur, fakat depresif
duygudurum hallerinden çok daha az sıklıkta ortaya çıkar. Başlangıç yaşı MS’ten
çok daha erken olan metakromatik lökodistrofi gibi diğer demiyelinizan
durumlarla yapılan ilgi çekici karşılaştırmalar vardır. Bu hastalığa sahip
bireylerin %50’si kadarı psikotik semptomların bazı derecelerine sahiptir. Bu,
beynin psikoz geliştirmede yaşla ilişkili bir savunmasızlığı olduğunu gösterir.
Başlangıç yaşı daha geç olan MS’te psikoz riski büyük oranda azalmıştır. MS’li
kişilerde psikoz ortaya çıkarsa bu genelde hastalık tamamen yerleştikten sonra
olur.
Psikoz
ve kanıtlanabilir beyin hastalığı arasında bir ilişki olduğu gözükmektedir.
Feinstein ve arkadaşları; yaş, hastalık süresi, engellilik derecesi ve tüm MRI
lezyon yükü açısından eşleştirilmiş, psikozlu 10 hastayı ve MS’li 10 kontrolü,
iki grup arasında lezyon yükü açısından farklılık var mı diye belirlemek için
karşılaştırdılar. Psikotik hastalarda lezyonların dağılımı kontrollerinkinden
farklılaştı – lezyonların daha yaygın şekilde sol temporal boynuz ve komşu sol
trigon etrafında yayılma eğilimi vardı. Bu sonuçlar, MS’teki psikozun tesadüfi
olarak ortaya çıkmadığını, ancak hastalık sürecinin bir sonucu olduğunu
göstermektedir.
Danışmanlık,
davranışsal/kognitif terapi ve diğer ilaç tedavilerinin de psikiyatrik
semptomların denetiminde yerleri vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder