24 Temmuz 2015 Cuma

PARKİNSON HASTALAĞINDA PSİKOLOJİK SORUNLARIN YÖNETİMİ (Depresyon,Anksiyete ve ilişkili durumlar)


PARKİNSON VE DEPRESYON
Depresyon, İdiopatik Parkinson hastalarının yaklaşık yarısında gözlenmektedir ve hastaların işlevlerindeki kötüleşmelerin en önemli nedenlerinden biridir.  Motor ve kognitif semptomlar, depresyondakilerle iç içe geçtiği için Parkinsonda depresyonu teşhis etmek zordur.
Parkinson hastalığındaki depresyonun nedeni konusunda tartışmalar sürmektedir. PH tedavisinde kullanılan ilaçların bazı psikiyatrik yan etkileri olduğu bilinmekteyse de, tedavi edilmemiş parkinsonlularda da depresyon saptanmaktadır.
Özellikler:
PH’de depresyon, Parkinson olmayan depresyonlu hastalardan farklı bir profile sahiptir. Temel olarak üzüntü, rahatsızlık hissi, iritabilite, gelecek hakkında karamsarlık, intihar eğilimi şeklinde kendini belli etmekte ve primer depresyona nazaran daha az suçluluk duygusu, kendine kızma ya da yenilgi hissi sergilemektedir.  Depresyona, sıklıkla anksiyete de eşlik etmektedir ve semptomları ciddi nitelikte olabilir. İntihar eğilimi sık görülmesine karşın intihar teşebbüsü azdır.
Depresyonu olan Parkinson hastalarının %54’ü orta-ağır seviyede semptomlara, %45’inin ise hafif semptomlara sahip oldukları tespit edilmiştir.
Risk faktörleri:
Parkinson semptomlarının ortaya çıktığı yaş ile bireyin depresyon riski taşıması arasında kesin bir ilişki bulunamamıştır. Kimi çalışmalar erken başlangıçlı Parkinson halinde riskin yüksek olduğunu, bazıları da yaşlılarda daha yüksek olduğunu öne sürmektedir. Bazı çalışmalardaysa yaşı bir risk faktörü olarak değerlendirmemektedir. Aynı şekilde cinsiyet faktörünün de ilişkisi kesinleşmiş değildir.
Depresyonun ortaya çıkışı her zaman motor semptomların başlamasından sonra değildir. Çalışmalar, olguların %40’ından fazlasında, afektif semptomların daha önce başladığını göstermektedir. Bu bulgular, depresyonun, hastalığa karşı basit bir reaksiyon olmadığını düşündürmektedir. Yine de bu konuda net bir görüş birliği bulunmamaktadır.
 
Reaktif Depresyon
Parkinson hastalarının fiziksel (motor semptomlar), kognitif (hafıza zayıflaması, dikkat dağılması, konsantre olamama ve vizyospasyal fonksiyonlarda bozulma) ve sosyal kayıplar (iş problemleri, evliliğe dair sorunlar ve izolasyon) şeklinde pek çok sorunu vardır. Bu kayıplara karşın akut üzüntü beklenen bir sonuçtur ve sürekli bir depresyon halinin de görülmesi olasıdır. Özellikle yeni teşhis konulduğunda gelişsen depresyon, hastaların çoğunda reaktif depresyon görünümündedir.
Erken başlangıçlı Parkinson olguları, geç başlangıca kıyasla daha yüksek depresyon oranına sahiptir. Belki de, yaşlı hastalara nazaran bu hastalar sosyal problemler açısından daha fazla sıkıntıyla karşılaşmakta, fiziksel ve kognitif açıdan daha yoğun bir kayıp yaşamakta ve bu yüzden reaktif depresyona daha yüksek oranda yakalanmaktadırlar.
Deprese parkinsonlularda motor semptomların daha hızlı ilerlediğine dair yayınlar vardır. Motor semptomların neden olduğu yeti yitimi ile depresyon arasındaki ilişki değerlendirilmiş, Parkinson hastalığındaki depresyonun, yeti yitimine yol açan diğer hastalıklardakinden daha sık olduğu izlenimi edinilmiştir. Diğer yandan bu yeti yitimi bakış açısıyla değerlendirildiğinde ileri aşamadaki Parkinson hastalarının daha deprese oldukları bildirilmiştir.
PH’de Depresyonun Tedavisi
PH’de depresyon, majör depresyon gibi tedavi edilebilmektedir. Antidepresan tedavilerine   ve psikolojik destek içeren psikoterapi türlerine iyi yanıt vermektedir ve farkedildiği anda tedavi edilmelidir.
 
PARKİNSON VE ANKSİYETE
PH’de anksiyete, diğer kronik nörolojik hastalıkların çoğundan daha yüksektir.  %40 oranında yaygın anksiyete bozukluğu, panik atak ve sosyal fobi görülür. Anksiyete, Parkinson semptomlarında kötüleşmelere neden olabilir. Anksiyetenin başlangıcı özellikle panik ataklar olmak üzere hastalığın geç döneminde olma eğilimindedir.  Parkinson hastalarında depresyon ve anksiyetenin bir arada görülme olasılığı çok yüksektir ve semptomları iç içe geçebildiği için anksiyetenin teşhisini güçleştirebilir.
Parkinson hastalarının %25-50’sinde anksiyete bozuklukları görülmektedir. Bu oran diğer nörolojik ya da medikal rahatsızlığı olan hastalara göre daha yüksek bulunmuştur.
Klinik özellikler
Yaygın anksiyetede bozukluğu, panik bozukluk ve sosyal fobi en sık rastlananları olmakla beraber obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), agorafobi ve başka türlü adlandırılamayan anksiyete bozukluğu da PH’de tanımlanmıştır. Ayrıca pek çok hasta depresif bozukluk kapsamında anksiyete sergilemektedir.
Yaygın anksiyete: bazı aktiviteler için aşırı anksiyete ve endişe ile karakterizedir ve yerinde duramama, yorgunluk, konsantre olamama, irritabilite, kas gerginliği ya da uyku bozuklukları ile ilişkilidir.
Panik bozukluk: Bu hastalar tekrarlayan, beklenmedik panik ataklar yaşarlar. Bir panik atak, bir süre devam eden ve aşırı bir korku ya da rahatsızlığın hissedildiği ve ansızın çeşitli semptomların gelişebildiği ve 10 dakika içinde tepe noktasına ulaşabildiği bir süreçtir. Rastlanan semptomlar arasında; çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, sersemlik, depersonalizasyon ve ölüm korkusu sayılabilir.
Yaşlılar arasında; yaygın anksiyete ve fobilerin rastlanma sıklığının daha yüksek ve panik bozukluklarında daha az olduğu belirtilmiştir. Diğer yandan anksiyete teşhisinin ileriki yaşlarda gözden kaçması nedeniyle düşük görüldüğüne dair ifadeler vardır.
Sosyal Fobi: ısrarcı ve belirli bir şekilde bir ya da birkaç sosyal durumdan korkulmasıyla karakterizedir. Kişi kendisini sıkıntıya sokacak şekilde hareket edeceğinden endişe etmekte, ancak duyduğu korkunun şiddetine yenik düşmektedir.  PH’li bazı hastaların sosyal durumlardan korkuları doğrudan PH semptomları ile ilişkili gibi gözükmektedir. Diğerleri ise PH’nin semptomları ile bağlantısı olmayan, hatta ondan önce gelişen sosyal fobilere sahiptir.
 
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB): ısrarcı ve tekrarlayan düşüncelerin (obsesyon) ya da davranışların (kompulsiyon) görülmesidir. Düşüncelerinin ya da davranışlarının alakasız olduğunun farkında olsa da kişi kendini devam etmek zorunda hissetmekte ve etmediği takdirde sıkıntı duymaktadır.
Anksiyete ve Depresyon Arasındaki İlişki
Ruh sağlığı  popülasyonun da , anksiyete ve depresif bozuklukların beraber bulunmasına sık rastlanılır; bu beraber görülme durumu bilhassa yaşlılarda daha sıktır. Bir çalışmaya göre anksiyete bozukluğu görülen PH’li olguların %92’sinde depresif bozuklukta görülmektedir ve depresif bozukluk gösterenlerin %67’sinin ise anksiyete bozukluğu da gösterdiği ortaya konulmuştur. Diğer çalışmalarda da Parkinson hastalarında depresyon ve anksiyete arasında yakın bir korelasyon gösterilmiş olsa da, anksiyete depresyonun yokluğunda da ortaya çıkabilir.
Parkinsonlu hastalar, olmayanlarla karşılaştırıldığında daha fazla stres altındadırlar ve anksiyete hastalığın semptomlarına psikolojik bir cevap olabilir. Bununla beraber PH’de anksiyetenin temelinde nörokimyasal değişikliklerle ilişki olabilir.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder