4 Ekim 2015 Pazar

MEDYA VE ÖZÜRLÜLÜK



Özürlülerin farklı, “normal dışı” algılanması, kitle iletişim araçlarındaki sunum biçimlerini etkileyerek belli stereotipilerin geliştirilmesine yol açmıştır. Bu stereotipiler şüphesiz öteden beri toplumun özürlülerle ilgili geliştirdiği çeşitli mitlerin bir sonucudur.
Ancak bu stereotipilerin öne çıkarılması ve dolaylı ya da dolaysız vurgulanması olumsuz tutumları pekiştirici bir rol oynar.
Kitle iletişim araçlarındaki baskın görüntü, özürlülerin başarısız ve “trajik” bir yaşam sürdükleri, “normal” bir yaşam sürdürmenin yolunun insanüstü bir güç ve yeteneğe sahip olmaktan geçtiği görüntüsüdür. Bu inançlar sonucu iki temel sunum biçimi ortaya çıkar: Kurban ve kahraman
Kurban imajı, trajik, yardıma muhtaç ve acınası kişileri, kahraman imajı, neşeli, başarılı, iyiliksever kişileri yansıtmaktadır.
Kitle iletişim araçlarında özürlü kişilerle ilgili sıkça tekrarlanan stereotipileri şu şekilde sınıflayabiliriz:
  • Zavallı ve acınası kişiler olarak özürlüler,
  • Şiddet objesi olarak özürlüler,
  • Uğursuz ve günahkar kişiler olarak özürlüler,
  • Konuyu destekleyici veya biblo olarak özürlü kişiler,
  • Süper yetenekli kişiler olarak özürlüler,
  • Alay objesi olarak özürlüler,
  • Kendine acıyan ve kendi kendinin düşmanı olan kişiler olarak özürlüler,
  • Yük olarak özürlüler,
  • Cinsel olarak anormal kişiler olarak özürlüler,
  • Toplum yaşamına tam katılımda yetersiz kişiler olarak özürlüler
  • Normal bir kişi olarak özürlüler.
Medya stereotipileri ve önyargıları pekiştiren ya da toplumu özürlü kişileri anlamak ve olumlu tutumlar geliştirmek konusunda eğiten çok güçlü bir araçtır. Özürlü kişiler televizyon, radyo, gazete ve dergilerde olumlu sunulduğunda olumsuz tutumların değiştirilmesi yönünde önemli bir kapı açılmaktadır. Bu kapsamda medyada özürlülüğün sunum biçimleri konusunda izlenmesi gereken temel stratejiler şunlar olmalıdır:
1.    Odak noktası özürlülük değil insan olmalıdır. Özürlü kişilerin toplumdaki herhangi bir insandan farkı yoktur. Herkesle eşit, aynı insan ve vatandaşlık haklarına sahip, saygı görmeyi hak eden bireylerdir. Kariyerleri, ekonomik düzeyleri, yaşam biçimleri herkes de olduğu gibi farklı farklıdır. Arkadaşları, özel ilişkileri, eşleri, çocukları, aileleri, hoşlandıkları ve hoşlanmadıkları, işleri, hobileri, sorunları ve sevinçleri vardır. Bazılarının ciddi sağlık sorunları olmakla birlikte hepsi hasta değildir, sürekli yardım ihtiyacı olan, yardım toplayan, bütün gün yalnız başına oturan, depresif ve hiçbir işe yaramayan kişiler değillerdir.
Medyada özürlü kişilerin yer aldığı programlarda çok gerekmedikçe özürlülüğe odaklanılmamalıdır. Tedavi edilemeyen hastalıklar, doğumsal özürlülükler veya ağır yaralanmalar hakkında insanları çok kederlendirecek hikayeler anlatmaktan kaçınmalıdır. Bunun yerine bu durumun insanların ulaşım, barınma, uygun sağlık hizmeti alma, iş olanakları ve ayrımcılık gibi konularda yaşam kalitelerini nasıl etkilediğine odaklanmalıdır.
1.    Dil ve terminoloji kullanımına özen gösterilmelidir. Dil fikirlerin, algıların ve toplumsal tutumların paylaşılmasında güçlü ve önemli bir araçtır. Günlük dilde kullanılan özel deyimler ve terimler kişilere ve onların imajına zarar verebilir. “Kader kurbanı”, “felakete uğramış”, “ıstırap çeken”, “zavallı” gibi duygusal sözcükler veya “tekerlekli sandalyeye mahkum”, “tekerlekli sandalye bağımlısı” gibi duygusal deyimler kişileri aşağılayıcı ve izleyenlerin gözünde acıma duyguları uyandıran ifadelerdir.
2.   Genelleştirmeden ve etiketlemeden kaçınmalıdır. Özürlüler, engelliler, özürlü, engelli, körler, sağırlar gibi özelleşmiş bir grubu ifade eden genellemeler bu kişileri toplum içinde farklı bir konuma oturtan ifadelerdir. Bunun yanı sıra spastik, mongol, beyin özürlü gibi ifadeler damgalayıcı ifadelerdir. Özürlülük bireylerin bir çok özelliğinden biridir. Bu özelliğe yapılan vurgu onların insan yönünü ikinci plana iter. Bunu yerine “özürlü kişiler”, “özürlü birey”, down sendromlu kişi gibi ifadeler kullanılmalıdır.
3.   Başarı abartılmamalıdır. Çeşitli alanlarda başarılı olmuş özürlü kişileri süper insan veya kahraman olarak sunmayın. Her ne kadar toplum başarılı kişileri taktir etse bile, özürlü bireyleri süper yetenekli olarak sunmak bütün özürlü bireylerden aynı düzeyde başarılı olma beklentisi yaratır. Ayrıca özürlü kişilerde varolabilmenin tek yolunun çok başarılı olmaktan geçtiği duygusu uyandırır ki bu hiç kimse için mümkün değildir.
4.   Yapamadıklarına değil yapabildiklerine odaklanılmalıdır. Özürlü kişileri toplum yaşamına aktif olarak katılan kişiler olarak gösterin. Özürlü olmayan kişilerle birlikte sosyal yaşama ve iş yaşamına katılım engellerin ortadan kaldırılmasına ve iletişim kanallarının açılmasına yardımcı olur.
5.   Yardım gereksinimi istismar edilmemelidir. Özürlü kişileri sürekli olarak başkalarından yardım talep eden, para toplayan kişiler olarak göstermek yalnızca pasif alıcı, acınması gereken kişiler olarak görünmelerine ve insanların kaçınmasına neden olan bir sunum biçimidir. Özürlü kişiler özürlü olan ve olmayan herkesle eşit ilişki içinde, aldığı kadar veren kişiler olarak sunulmalıdır.
6.   Özürlülüğün bazı sonuçları eğlence aracı olmamalıdır. Özürlü kişiler komik, tuhaf ve gülünç kişiler değillerdir. Özürlü kişilerin böyle sunulması onların aşağılanmasına neden olduğu gibi, toplumu da onları ciddiye almalarını engelleyen bir yaklaşımdır.
7.   Özürlü kişiler cinsel olarak anormal kişiler değillerdir. Gerçekte ne aseksüel ne de cinsel sapkınlıkları olan kişilerdir ve bu şekilde yansıtılmamalıdırlar. Bu algılama çok daha kolay cinsel istismara uğramalarına neden olmakta, veya karşı cinsle sağlıklı ilişki kurmalarına engel olmakta, zaman zaman insanları korkutan bir obje olarak algılanmaktadırlar.
8.   Yapılan çalışmalarda özürlü kişilerden ve organizasyonlarından danışmanlık alınmalıdır. Yazarlar, gazeteciler, yapımcılar çalışmalarını topluma sunmadan önce doğruluğunu kontrol etmekle sorumludurlar. Özürlülükle ilgili konularda özürlü kişiler uzmandır. Hataları önlemek için özürlü kişilerden, organizasyonlardan danışmanlık almak en iyi yoldur.
9.   Özürlü kişilerin medyada çalışmaları desteklenmelidir. Medya kuruluşları özürlü kişileri istihdam etmek için daha çok çaba harcamalıdırlar.Özürlü kişiler medyanın tüm kademelerinde yer aldıkça özürlülere yönelik medya tutumları da değişecektir.
10.               Özürlü aktörlere yer verilmelidir. Özürlü karakterlerin yer aldığı her çalışmada mümkün olduğunca özürlü aktörler kullanılmalıdır
11. Medya kuruluşlarına ve medya içeriğine ulaşılabilirlik artırılmalıdır. Özürlü kişilere eşit istihdam olanakları yaratmak için medya kuruluşları binalarını, ekipmanlarını, politika ve uygulamalarını özürlü kişilere uygun bir hale getirmelidirler. Medyada yer alan tüm yayınların özürlü kişilerin yararlanabileceği formatta olması önemlidir. Örneğin TV programları işitme özürlü kişiler için işaret dili veya alt yazı ile desteklenmeli, yazılı basın görme özürlü kişiler için farklı formatlarda ulaşılabilir olmalıdır. (braille, elektronik format vb) Bu özürlü bireylere net bir şekilde toplumun değerli bir üyesi oldukları mesajı verecektir ve onların sosyal yaşama katılım çabalarını artıracaktır.
12.               Medya kuruluşlarının tüm çalışanlarını özürlülükle ilgili konularda eğitilmelidir. Böylece özürlü kişilere yönelik farkındalıkları artacak, uygulamada karşılaştıkları zorluklar azalacak ve bunların ürünlerine yansımaları değişecektir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder